Evde Spor Yapılır mı ve Yapılırsa Nasıl Yapılır?

Bir spor salonuna kaydolup da gidemeyen kişilerin yatırdıkları paralarla İstanbul’a birkaç olimpik stat yapılabilirdi. Biz Türk erkekleri, kemerimizden dışarı taşmış göbeğimizi ovalayarak “Yarın spora başlıyorum,” demeyi çok severiz. (İkinci sırada “Yarın sigarayı bırakıyorum,” üçüncü sırada da “Yarın diyete başlıyorum,” gelir.) Eşofmanlar ve spor ayakkabısı yenilenir, iki üç kez gittikten sonra bahaneler başlar; işten geç çıkıyorum, bugün yorgunum, bugün canım istemiyor derken bir bakmışız göbek daha da büyümüş.
İstanbul’da adım başı yeni spor salonu açılıyor. Salon işletmecileri, yıllık ücreti peşin almayı çok seviyorlar. Üye olanların yüzde sekseninin birkaç seferden sonra bir daha gelmedikleri bilindiği için de yirmi kişinin yan yana zor duracağı yerlere üç yüz abone kaydediyorlar. Yeteri kadar paranız ve vaktiniz varsa hemen kaydolun ama şu söylediklerim de aklınızın bir köşesinde kalsın: Sağlık için spor yapmak istiyorsanız salon üyeliğine ihtiyacınız yok.

Günde 20 dakika yeter

Sporun önemine ve sağlığına yapacağı katkıya inanan kişiler istedikleri takdirde zaman da yer de bulabilirler. Sporda en önemli şey devamlılıktır. Evde her gün yapacağınız 20 dakikalık bir çalışma haftada bir iki gün gittiğiniz spor salonundan daha yararlı olabilir.




Evde Yapabileceğiniz Harika Hareketler


Evde Sporun Birinci Hareketi: Yürüyüş

Yürüyüş bandınız yoksa kendinize bir yürüyüş parkuru belirleyin. Yürüyeceğiniz yerin evinizin yakınında olması çok önemlidir. Günlük yürüyüş en az yarım saat ve olabildiğince hızlı tempoda yapılmalıdır. Terlemeden yapacağınız yürüyüşler yeteri kadar yararlı olmaz. Sağlığınız elveriyorsa "bir yürü-bir koş metodu" en iyisidir.

Evde Sporun İkinci Hareketi: Yarım Çömelme Hareketi

 Çömelme hareketi, bacaklarımızdaki pek çok kas grubunu çalıştırır. Ellerinizi önde bağlayıp sanki bir sandalyeye oturur gibi geriye doğru çömelin. Yukarıdaki resimde görüldüğü gibi sırtınız dik olsun ve öne doğru eğilmeyin. Bacak kaslarınız ağrıyana kadar bekleyin sonra tekrar doğrulun. Bu hareketi 8 kez tekrar edin.
Bacak ve kalça kasları diz kapaklarımıza binen yükün azaltılması açısından çok önemlidir. Ayaklarınızı omuzlarınız hizasında açın. Sağ yukarıdaki resimde olduğu gibi (resim içinde bulunan küçük resimdeki yanlış) sırtınız dik olarak sanki bir sandalyeye oturuyormuş gibi yarım çömelin ve ona, yirmiye, otuza kadar sayın. Sonra doğrulup dinlendikten sonra hareketi tekrar edin. Kaslarınız güçlendikçe sayıyı artırın.
(Editör Notu: BodyTR olarak, sağlıklı insanların tam çömelme yerine yarım çömelmeye özendirilmesine ve güvenlik bahanesiyle bu uygulamanın spor eğitmenleri tarafından yaygınlaştırılmak istenmesine karşıyız. Tıpkı yarım çömelmenin postürü gibi, doğru postürle yapılan tam çömelmeyi bütün sağlıklı insanlara öneriyoruz. Bu yazı bir hekim yazısı olduğu için, tam çömelmeye göre daha güvenli olan yarım çömelme önerilmiştir ancak çalıştırdığı kişiyi daha yakından tanıma imkânı olan egzersiz öğretmenleri, sağlık sorunu bulunmayanlara tam çömelmeyi öğretmeli ve bunu yaygınlaştırmalıdır.)






Dizler Üstünde Şınav (Ayaklar Havada)
Yükleyen vucutgelistirici

Evde Sporun Üçüncü Hareketi: Yukarı İtme (Push Up) (Dizler Üzerinde Şınav)

 Yüzükoyun yere yatın dizlerinizi yere koyun ve ellerinizi yere koyarak gövdenizi yukarı kaldırın. Kollarınız yeteri kadar güçlendikten sonra hareketi dizlerinizi değil, ayak parmak uçlarını yere koyarak yapabilirsiniz. Diyelim üç kez yaptıktan sonra yoruldunuz, bir molanın arkasından bir üç daha yapın. İlk günler çok zorlayıp kaslarınızı incitmeyin, sayıyı zamanla artırın. (Hiç durmadan 1500 push-up yapanlar var.)
Göğüs, omuz, kol hatta karın ve bacak kaslarını bile çalıştırır. Yüzükoyun yere uzanın. Ellerinizi omuzlarınız hizasında açtıktan sonra gövdenizi yukarı doğru kaldırın. İlk günler dizinizi yerden kaldırmadan yapın. Kollarınız yeteri kadar güçlendikten sonra dizlerinizi yere değdirmeden yapmaya çalışın. (Bakınız: Şınav)

Evde Sporun Dördüncü Hareketi: Mekik





 
Mekik hareketi, karın ve üst gövde kaslarını çalıştırır. Ellerinizle başınızı arkadan destekledikten sonra omuzlarını ve üst gövdenizi yukarı doğru kaldırmaya çalışın. Tam doğrulmanıza ve fazla zorlamanıza gerek yok. Kaslar güçlendikçe zaman içinde hareketi daha iyi yaparsınız. 8 kez tekrar edin.
Karın kasları içindir. Yere uzanın, eller başınızın altında olarak gövdenizi doğrultmaya çalışıp karın kaslarınız acıyana kadar durun. Bu hareketi yaparken çeneniz gövdenize değmesin (Arada bir elma olduğunu düşünün.)






Standart Mekik (tam kalkmadan) ~ Standart Crunches
Yükleyen vucutgelistirici

Evde Sporun Beşinci Hareketi: Superman

Süpermen hareketi, sırt kasları için idealdir. Yere boylu boyunca uzanın. Avuçlar yeri gösterecek şekilde ellerinizi ileri doğru uzatın, aynı anda ayaklarınızı da dizlerden kırmadan yukarı kaldırmaya çalışın. Kendinizi gökyüzünde uçuyormuş gibi hayal edin. Durabildiğiniz kadar durup sonra kendinizi bırakın. Kaslarınızı gevşettikten sonra hareketi tekrarlayın.







Süpermen Egzersiz Hareketi (How to Do Superman Exercises)
Yükleyen vucutgelistirici

Evde Sporun Altıncı Hareketi: Diz Üstünde Geriye Esneme

 Baldır germe hareketi. Şekilde görüldüğü gibi ayaklarınız üzerinde diz çökün. Sonra ellerinizi göğüs hizasında kavuşturup geriye doğru eğilebildiğiniz kadar eğilin. Ona, yirmiye, otuza kadar sayıp doğrulun. Hareketi birkaç kez tekrar edin.
(Editör: Bu hareketi gösteren bir video bulamadığımız için yukarıdaki çizimle idare edeceksiniz. Bu hareket hem alt sırt kaslarınızı güçlendirir ve hem de bacağınızı gerer.)

Evde Sporun Yedinci Hareketi: Kalça Kaldırma (Varyasyonlardan Biri)

 Bel, sırt ve kol kasları için. Sırt üstü yatıp ayakları dizden kırın sonra eller yanda yeri destekleyecek şekilde poponuzu yerden kaldırmaya çalışın, durabildiğiniz kadar durduktan sonra tekrar rahatlayın. (Editör Notu: Aşağıdaki birinci videoda gösterilen hareketle, ikinci hareketi birleştirerek yapın. Anlatılan hareketi tek başına gösteren video bulunamadı.)

Sırtüstü yatarken ayaklar yukarıda kalçayı yukarı kaldırma
Yükleyen vucutgelistirici

Evde Sporun Sekizinci Hareketi: Bir Bacak Yana Çökme

Bir bacağı düz olarak yana alın diğer bacağı bükerek çökün. Mümkün olduğu kadar vücudun üst kısmı dik olsun. Sayabildiğiniz kadar sayıp doğrulun ve öbür bacakla hareketi tekrar edin. Her iki bacakla 4’er kez tekrar edin. (Videoda öyle yapılmasa da siz fotoğraftaki gibi ellerinizi bacaklarınıza koyarak yapabilirsiniz.)








Yanlara Çökme / Çömelme ~ Side to Side Squats
Yükleyen vucutgelistirici

Evde Sporun Dokuzuncu Hareketi: Bir Bacak Önde Çökme Hareketi

Bir bacak önde çökme hareketi. Bir bacağınızı öne alın diğeri arkada vücudunuzu dik tutarak çökün. Öndeki baldırınız mümkün olduğu kadar yere paralel hale gelsin ama arkadaki diziniz yere değmesin. Öne eğilmemeye ve vücudun dik olmasına dikkat edin. Sayabildiğiniz kadar sayın, bacaklarınız ağrıyınca doğrulun ve diğer ayağı öne alarak tekrar edin. Toplam 8 tekrar yapın.








Tek bacak önde çökme hareketi
Yükleyen vucutgelistirici

Dönüm Noktası!

Bugün sağlığınız için bir dönüm noktası olabilir. Sizden tek istediğim, günde 20 dakikanızı yukarıdaki hareketlere ayırmanız. Unutmayın devamlılık çok önemli. Bugün yorgunum, bugün eve geç geldim, bugün hastayım diye mazeret uydurmak yok. Ateşiniz 39 dereceyi geçmedikçe hareketlere devam. (Ev ahalisinin sizinle dalga geçmesine aldırmayın, bir süre sonra onlar da size katılacaklardır.)

Doping Nedir ??

Doping Nedir

Tarihin çok eski dönemlerinden itibaren insanlar, fiziksel güç ve kapasitelerini arttırmak amacıyla çeşitli maddeler kullanmışlardır. Elimizdeki kayıtlar M.Ö. 3. yüzyılda yapılan spor karşılaşmalarında atletlerin daha hızlı koşabilmek için bol miktarda mantar yemeleri gerektiğine inandıklarını göstermektedir.
Daha sonraki dönemlerde, özellikle köpek ve at yarışlarının popüler hale gelmesiyle birlikte, güç ve hız kazandırıcı yapay maddelerin kullanımı sistemik olarak yaygınlaşmış ve günümüzdeki konumuna ulaşmıştır.
19. Yüzyıla gelindiğinde performans arttırıcı maddelerin kullanımı birden bire fazlalaşmıştır. 1896′da modern olimpiyat oyunlarının başlamasıyla birlikte, sporcular arasında başta kafein, alkol, nitrogliserin, etil eter, striknin ve opium olmak üzere çok çeşitli maddelerin ve ilaçların kullanımı giderek yaygınlaşmıştır.
Bugün, kadın-erkek, amatör-profesyonel pek çok sporcunun değişik türden ilaçlar aldıkları ve bunları sistemik bir şekilde kullandıkları bilinen bir gerçektir.
Uzun süre göz ardı edilen ve çok önemsenmeyen bu konu üzerinde, 1950′li yıllardan itibaren anabolik steroidler ve amfetamin kullanımının yaygınlaşması üzerine tartışmalar başlatılmıştır.
1960 Roma Olimpiyat oyunlarında bisikletçi K.Jensen’in aşırı amfetamin alımına bağlı ölümü büyük sansasyon yaratmış ve doping konusunun ciddiyeti gözler önüne serilmiştir. 1964 Tokyo Olimpiyatında, aradan henüz 4 yıl geçmiş olmasına karşın, sporcuların kas kitlelerinin aşırı derecede arttığının görülmesi ve art arda rekorların gelmesi üzerine, FIMS ve IOC dopingi yeniden tanımlayarak bu konuda kesin kurallar getirmiş ve yasak maddelerin listesini belirlemişlerdir.
Organizmanın gücünü geçici bir süre için arttırmak amacıyla kullanılan stimülan maddeler genel olarak DOPİNG olarak tanınmaktadır.
Doping terimi, Afrikalı Kaffir yerlilerinin kullandıkları “dop” adlı uyarıcı bir içkiden gelmektedir.
Doping, çeşitli kurum ve araştırmacılar tarafından değişik biçimlerde tanımlanmaya çalışılmaktadır. Örneğin Alman Spor Hekimleri Birliği, yarışmada performansı arttırmak amacıyla verilen, etkin olan veya olmayan her türlü drogu doping olarak kabul etmektedir.
Diğer taraftan IOC, her türlü drog veya yapay uyarıcının kullanılmasını yasaklamakta ve ne şekilde olursa olsun doping yapan birisinin olimpiyatlara katılamayacağını belirtmektedir.
Görüldüğü gibi dopingi tanımlamak için birbirinden farklı ifadeler kullanılmaktadır. Bu nedenle standart bir doping tanımı yapmak yerine, doping maddeleri sınıflandırılmış ve bu sınıflandırma içinde yer alan tüm ilaçlar IOC tarafından belirlenmiştir.


Amfetaminler ve Kafein

Doping ilaçlarının önde gelen ajanı amfetaminlerdir. Amfetaminler sempatikomimetik etkiye sahiptirler. Bu nedenle kan basıncında, nabız hızı ve atım hacminde, solunum sıklığında artışa neden olurlar. Etki süreleri 30-90 dakika arasında değişebilir.
Amfetaminlerin en önemli etkilerinden biri yorgunluğu azaltması, uyanıklığı arttırması, uykusuzluğu gidermesidir. Böylece ağır antrenman yapan sporcular ve çok çalışmak zorunda kalan kişiler tarafından tercih edilirler. Amfetaminlerin sürekli kullanılması sonucunda çok ciddi komplikasyonlar gelişebilir. Uzun süreli kullanım bağımlılığa yol açar; bu ise bir süre sonra barbitüratların kullanılmasını zorunlu hale sokar ve bu maddelere alışkanlık kazandırır. Bağımlılık giderek daha yüksek dozların kullanılmasını zorunlu kıldığından, bir taraftan baş ağrısı, sersemlik, konvülsiyon gibi sportif performansı olumsuz yönde etkileyen yakınmalar belirirken, diğer taraftan ağrı, yorgunluk ve sıcak stresi algılanamadığı için, yaşamı tehlikeye sokan ağır durumlar ortaya çıkabilir. Bu grup içinde yer alan maddelerden kafein, günümüzde sporcular tarafından performans artışı amacıyla en çok kullanılan madde özelliğini taşır. Çay ve kahvenin yanısıra kakao, diyet hapları ve soğuk algınlığı ilaçlarında da bulunan kafein özellikle dayanıklılık sporu yapanlar tarafından bol miktarda tüketilmektedir.
1976 Montreal Olimpiyatı sırasında yapılan bir araştırmada, bazı sporcuların aşırı miktarda kafein aldıklarının anlaşılması üzerine, IOC tarafından bu maddenin kullanımı sınırlanmıştır. Halen, idrarda 12 mikrogram/ml’yi geçecek dozda kafein almak yasaktır. Bu dozu aşmak için 1-2 saatlik süre içinde 5-6 fincan kahve içmek gerekir.
Sanıldığının tersine çaydaki kafein miktarı da bir hayli fazladır. Bir fincan çay yaklaşık 30-75 mg kafein içerir. Bir fincan kahvedeki kafein miktarı ise 100 mg. kadardır.
İki fincan kahve içtikten 15-30 dakika sonra kafeinin etkisi görülmeye başlar. Metabolizma hızlanır, vücut sıcaklığı, kan basıncı ve idrar çıkarımı artar, kan şekeri hafifçe yükselir. Bu arada elde titremeler, iştah azalması ve uykusuzluk görülebilir. Daha yüksek kafein dozlarında ise eldeki titremeler çok artar, rahatsız edici bir taşikardi başlar, bulantı, diyare, baş ağrısı ve aşırı sinirlilik tablosu gelişir.
Kafeinin gerçekten performans artırıcı bir etkiye sahip olup olmadığı konusu çok tartışılmaktadır. Egzersizden 1 saat önce 350 mg. kafein içeren bir sıvının alınmasıyla, Max VO2′de artma olduğu gösterilmiştir. Bundan başka kafein, kasların çalışma kapasitesini de artırmaktadır. Kaslar üzerindeki etkinin, sarkoplazmik retikulumdaki kalsiyum permeabilitesini artırmak yoluyla olduğu sanılmaktadır. Ancak IOC tarafından izin verilen dozlarda alınan kafeinle gerçek bir performans artışı olabileceği, çoğu araştırmacılar tarafından kabul edilmemektedir. Performansı artırmak için gerekli kafein dozu, izin verilen miktarın çok üstündedir.
Narkotik maddeler analjezik etki özelliğine sahip olup orta derecede veya şiddetli ağrıları gidermede kullanılırlar. Doping amacıyla kullanılmaları çok yaygın olmamakla birlikte, bazı sporcular kodein kullanmaktadır. Bu ilaçların en önemli sakıncaları fiziksel ve ruhsal bağımlılığa yol açmalarıdır. Yüksek dozlarda alındıkları zaman, solunum depresyonu yaparak ölüme kadar gidebilen ciddi sorunlara neden olabilirler.


Anabolik Steroidler

Anabolik steroidler 1950′li yıllardan itibaren kullanılmaya başlanmış olup iştahı ve protein kullanımını artırarak, kas kitlesinin ve kas kuvvetini geliştirmekte ve bu yolla etkili olmaktadırlar. Testosterona benzer şekilde erken seks karakterlerinin ve kas yapısının gelişip güçlenmesini sağlayabilmekte ve böylece sportif performansta artışa yol açmaktadırlar.
Bu grup ilaçların en önemli yan etkisi olarak kabul edilen androjenik etkiyi azaltmak amacıyla değişik formüllü anabolik steroidlerin geliştirilmesine karşın, bayan sporcular için çok ciddi bir sorun oluşturan androjenik etkiyi tamamen ortadan kaldırmak mümkün olamamıştır.
Bugün için pek çok sporcunun oral yoldan veya intramüsküler şeklinde anabolizan steroid kullandığı bilinen bir gerçektir. Çoğu kez sporcuların kullandıkları dozlar, önerilen dozdan bir hayli fazladır ve bu nedenle çok çeşitli komplikasyonlar gelişebilmektedir. Bu grup ilaçlar, başta karaciğer olmak üzere, değişik organlar ve sistemler üzerinde yan etki yapabilirler. Erkeklerde testis hacminde ve sperm yapımında azalma; kadınlarda ise kıllanma, erkeksi görünüm, menstrüasyon bozuklukları ve geri dönüşümsüz amenore gibi ciddi hasarlara yol açabilirler.
Uzun dönemde yan etkilerin belirgin biçimde ortaya çıkmasına karşın, pek çok antrenör ya da sporcu anabolizanları kullanmaya devam etmektedirler. Özellikle Doğu Avrupa ülkelerinde bu maddelerin yaygın biçimde kullanıldığı bilinmektedir.
Anabolizan steroidlerin sportif performansa nasıl ve ne derece etkili oldukları konusu oldukça tartışmalıdır. Son yıllarda yapılan araştırmalar, anabolizanların tek başına kas kitlesi artışı için yeterli olmadığını, mutlaka yeterli dozda egzersiz yapılması gerektiğini ortaya çıkarmıştır. Üstelik anabolik steroidlerin çok ciddi yan etkilerinin, beklenen faydadan daha fazla olduğu, tüm spor ve tıp çevreleri tarafından kabul edilmiştir. En önemli yan etkilerinden biri olan seksüel karakterdeki değişiklik, yalnız kadın sporcularda değil, erkeklerde de oluşabilmekte ve başlangıçta görülen libido artışını daha sonra libido azalması izlemekte, empotans ve infertiliteye varan sakıncalar gelişebilmektedir.
Anabolik Steroidlerin Kullanımında Saptananlar
Anabolik steroidlerin kullanımı konusunda, Amerikan Spor Hekimliği Koleji’nin saptadığı esaslar şunlardır:
1. Anabolik-androjenik steroidler, uygun bir diyet eşliğinde, vücut ağırlığının artmasına yardımcı olur.
2. Uygun bir diyet ve yeterli egzersizle birlikte, bazı sporcularda kas kitlesinde artış sağlayabilir. Ancak bunun için aşırı dozlarda anabolizan kullanımına gereksinim vardır.
3. Anabolizanlar aerobik kapasiteyi artırmaz.
4. Anabolik-androjenik steroidler; karaciğer, kardiyovasküler sistem, üreme organları ve ruhsal sağlık üzerinde çok ciddi yan etkilere neden olabilirler.
5. Bu sayılan nedenlerle anabolik steroidlerin spor karşılaşmalarından önce, performansı arttırmak amacıyla kullanılmaları sakıncalı ve yasaktır.

Diüretikler

Diüretikler, sporcular tarafından özellikle hızlı kilo ayarlaması gereken durumlarda vücuttaki sıvı miktarını azaltmak amacıyla kullanılır. Son yıllarda bir başka kullanım amacı daha ortaya çıkmıştır. Daha önce alınmış olan doping maddelerinin atılımını hızlandırıp idrarda analizini zorlaştırmak için kullanılmaktadır. Bu nedenlerle, daha önce doping maddesi sayılmamasına karşın 1986 yılından itibaren diüretikler de liste kapsamına alınmıştır.

Pepdid Hormonları ve Analoglar

Koryonik gonadotropin hormon (HCG) : Endojenik steroid hormon salgılamasını arttırmak amacıyla doping maddesi olarak kullanılmaktadır.
Kortikotropin (ACTH) : Kortikosteroidlerin eforik etkisinden yararlanmak için, endojen kortikosteroid salgılamasını arttırmak amacıyla kullanılır.

Büyüme Hormonu (Growth hormone, HGH, somatotropin)

Son yıllarda anabolizan kontrollerinden kurtulmak için doping maddesi olarak kullanılmaya başlanan büyüme hormonu, bilindiği gibi, hipofizden salgılanır ve vücudun büyümesini, gelişmesini düzenler. Eksikliği halinde, cücelik veya gelişme geriliği olur. Terapötik amaçlarla verildiği zaman erken yaşlardaki gelişme geriliklerini gidermek mümkündür. Sporucularda ise protein sentezini arttırmak, yağ kitlesini azaltmak amacıyla kullanılmakta, üstelik rutin araştırma yöntemleri ile idrarda aşırı konsantrasyonunu saptamak mümkün olamamaktadır.

Eritropoetin

Böbreklerde üretilen bir hormondur. Kemik iliğini uyararak eritrosit yapımını arttırır. Doğal ve yapay eritropoetini kullanarak kanın hemotokrit değerini yükseltmek mümkündür. Kan dopingine alternatif olarak kullanılmaktadır.

İnsülin

Son zamanlarda doping amacıyla kullanılan hormonlardan bir diğeri insülindir. Bu hormon kas kitlesini artırmak amacıyla kullanılmaktadır. Anabolik proçesi uyararak karaciğerdeki protein, trigliserid ve VLDL oluşumunu arttırır; absorbsiyon sonrası evrede katabolik süreci tersine çevirir, aminoasit transportunu artırarak protein sentezini çoğaltır. Şekerle birlikte alındığı takdirde enerjinin depolanmasına yardımcı olur. Kuşkusuz, insülin kullanımının en önemli tehlikesi ani hipoglisemi krizidir. Bilinç kaybıyla birlikte komaya kadar gidebilen mental konfüzyonlar olabilir. İnsülin kullanımına eşlik eden epinefrin salınıımından dolayı aşırı vazokonstriksiyon, taşikardi, aşırı terleme , aşırı heyecan gibi yan etkiler gelişebilir. Uzun vadede ise insüline direnç, insülin allerjisi, lipodistrofi , insüline karşı otoantikor gelişimi gibi komplikasyonlar doğabilir.

Kan Dopingi

Sporcunun kanını alıp, uygun koşullarda 5-6 hafta kadar beklettikten sonra yeniden aynı kişiye intravenöz yoldan verilmesi şeklinde yapılan bir uygulamadır. Alınan kan miktarı 1 litre dolayındadır. Laboratuvar çalışmaları sırasında bu yöntem sayesinde sportif performans testlerinde belirgin bir iyileşmenin oluştuğu görülmesine karşın, yarışma alanında elde edilen sonuçlar aynı paralelde olmamış ve yöntemin etkinliği konusunda tartışmalar açılmıştır. Kan dopinginin amacı kan alındıktan sonra yeni eritrositlerin oluşması, hemoglobin miktarının artması ve eski kanın yerine konmasıyla birlikte eritrosit ve hemoglobin miktarlarındaki artışla birlikte fiziksel performansın artmasını sağlamaktır. Kan dopinginin 1985 yılında IOC tarafından resmen yasaklanmasına karşın bazı sporcular tarafından uygulanmaya devam edildiği bilinmektedir. Saptanmasındaki güçlük nedeniyle, sporcu ve antrenörler tarafından tercih edilen yöntemlerin başında yer almaktadır. Son yıllarda ortalama eritrosit ömrünü hesaplayan bazı analiz yöntemleriyle kan dopingi yapılıp yapılmadığının kontrolüne çalışılmaktadır. Ancak yine de kesin bir analiz yöntemi ortaya konamamıştır. Diğer doping yöntemlerinde olduğu gibi kan dopinginin de bazı sakıncaları vardır. Sportmenliğe aykırı bir davranış olmasının yanı sıra ototransfüzyondan sonra bazı tıpsal sorunlar ortaya çıkabilmektedir. Örneğin akut allerjik reaksiyonlar, böbrek hasarıyla birlikte akut hemolitik reaksiyonlar hiperviskozite sendromu ve sarılık gibi komplikasyonlar gelişebilmektedir.

Farmakolojik, Kimyasal ve Fiziksel Manüplasyonlar

IOC, yasaklar listesine kan ve idrar örneklerinin bileşiminde değişiklik yapma olanağı veren bazı yöntemleri de katmıştır. Bunların arasında sonda uygulaması, idrarın değiştirilmesi, sulandırılması, böbrek fonksiyonunun inhibe edilmesi vb. gibi yöntemlerin yanı sıra probenecid gibi ilaçları saymak mümkündür.

Lokal Anestezikler

Şu koşullarda lokal anestezik enjeksiyonlarına izin verilmektedir.
a) Kokain hariç prokain, ksilokain, karbokain gibi anestezikler kullanılabilir.
b) Lokal ya da intraartiküler enjeksiyonlar yapılabilir.
c) Yalnızca tıpsal yönden zorunlu durumlarda uygulanılır.
Yazılı olarak IOC’ye bildirilmesi gerekmektedir.

Kortikosteroidler

Uzun süreli eforlarda sürrenal bezlerin yetersiz hale geldiği düşünülerek, özellikle uzun yol bisikletçileri tarafından doping amacıyla kullanılmaktadır. Aslında, antrene sporcular için ne glikokortikoidlerde, ne de minerolokortikoidlerde yarış sırasında bir azalma söz konusu değildir. Bilinen çok ciddi komplikasyonlarını dikkate alarak, IOC kortikosteroidlerin intraartiküler veya topikal kullanım dışında uygulamalarını yasaklamıştır.
 Bu saydığımız listede yer alan ilaçların dışında kalan pek çok farmakolojik ajan ve ilacın tıpsal amaçlarla kullanımı yasaklanmamıştır. Kullanımı serbest olan başlıca ilaç grupları şunlardır :
1. Antiasitler ve antidiare ilaçları: Lomotil, loperamid v.s.
2. Antiastmatik ilaçlar: Salbutamol(salbulin, ventolin), teofilin,terbutalin (Bricanyl),salmeterol,beklometezon,flutikazon.Bu ilaçlar ancak inhalasyon yolu ile kullanılabili ve kullanımdan önce ilgili makama yazılı bilgi verilir.
3. Bulantı ve kusmayı önleyici ilaçlar: Domperidon ( Motilium), Metoklopramid (Metpamid)
4. Ülser ilaçları,
5. Basit analjezikler, antienflamatuarlar: Aspirin, ibuprofen, prasematol, kodein, tüm NSAİ ilaçlar
6. Doğum kontrol hapları,
7. Nezle ve grip ilaçları (Efedrin hariç): Buğu ve mentol inhalasyonları, terfenadin,astemizol (Hismanal),gayafensin( Bricanyl, kofilin),parasetamol.
8. Ekspektoranlar ve öksürük ilaçları (Kodein hariç)
9. Antifungal ilaçlar,
10. Hemoroid ilaçları,
11. Hipnotik, sedatif ve trankilizanlar,
12. İnsülin ve diğer antidiabetik ilaçlar,
13. Kas gevşeticiler,
14. Pomatlar,
15. Göz ve kulak damlaları,kortikosteroid içeren burun damlaları (Otrivin,Nasonex)
16. Penisilin ve diğer antibiyotikler,
17. Fenitoin ve diğer antikonvülsif ilaçlar,
18. Prometazin ve diğer antihistaminikler,
19. Laksatifler,
20. Vajinal preparatlar,
21. Tüm vitamin ve mineraller,
22. Antihistaminik ilaçlar :Difenhidramin ( Benadryl), Dramamine, Avil, Fenistil, Tavegyl, Histadin, Soventol, İncidal,prakten, siproheptadin (Siprakten), Zyrtec.

Yasaklı İlaçlar

Bazı kombine ilaçlar, izinli etken maddelerin yanı sıra yasaklı bazı maddeleri de içerdiklerinden dolayı kullanımları yasaktır:
Panalgine,termalgine,minoset, küramol, pacofen, pacofen-S, pedimat, systral, unisom, vermidon,anacin, optalidon, bioptan, aferin, teofedrin,depherin,efetal,peditus,pereks, radyokodin,sudafed,tuseptil,aktidem,benical,efetal,deksan,dorfan, metorfan…

Diğer Doping Yöntemleri

Doping konusunda duyarlılığın artması ve analiz yöntemlerinin gelişmesiyle birlikte, sporcu ve antrenörler değişik doping yöntemlerine baş vurmayı denemişlerdir. Bunlardan bir kısmı yalnızca psikolojik açıdan etkili olduğu halde, bir kısmının gerçekten performans arttırıcı etkileri vardır.

Yüksek İrtifa Antremanı

Kan dopinginin bir başka şekli gibi değerlendirilen irtifa antremanlarının esası, yarışmadan bir süre önce deniz düzeyinden yukarıda örneğin 2000-3000 metre yükseklikte bir yerde kalıp, bu yüksekliğe uyum sağladıktan sonra yeniden deniz düzeyine inme şeklinde uygulanmaktadır. Yüksek irtifada parsiyel O2 basıncının az olması nedeniyle, kanda taşınan O2 miktarı azalmaktadır. Bu eksikliği gidermek amacıyla alyuvar yapımı artar ve PO2 düşüklüğünü telafi edecek şekilde dokulara normal miktarda O2 taşınabilir. Yarışmada kısa bir süre önce deniz düzeyine inildiği takdirde, artan eritirosit sayısı ve hemoglobin miktarı avantaj kazandırır ve sportif performansın iyileşmesini sağlayabilir. Bu düşünceden yola çıkarak çok sayıdaki sporcu ve antrenör tarafından, önemli karşılaşmalar öncesinde irtifa antrenmanları yaptırılmaktadır. Ancak yalnızca eritrosit ve hemoglobin artışıyla performansı iyileştirmek mümkün olmadığından, bu yöntemin ne denli etkili ve yararlı olduğunu anlamak zordur.

Hiperoksia

Yarışmadaki duraklamalar sırasında ve devre arasında saf O2 solunarak yapılan bir uygulamadır. Böylece kaslara oksijen transportunun daha iyi ve çabuk olacağı düşüncesiyle yapılır ve aerobik kapasiteyi geliştirmek amaçlanır. Deniz seviyesinde normal havayı soluyan bir insanın akciğerlerinden çıkan arteryel kan, % 95-98 oranında O2 ile satüre haldedir. Bu nedenle saf O2 soluyarak sağlanabilecek O2 satürasyonu çok az miktarlardadır. 100 cc plazmada çözülmüş halde bulunan 0.2 ml. O2 hiperoksik solumayla 0.6 ml düzeyine çıkabilmektedir. Böylece kanın oksijen taşıma kapasitesinde, 100 cc kan için 1.4 ml’lik bir artış sağlamak olasıdır. Bu ise ortalama 5 litre kan olduğunu düşünürsek, tüm kanda 70 ml’lik bir O2 artışı demektir. Bu kadar O2 artışı çok fazla olmasa dahi kısmen aerobik kondisyonun artmasını sağlayabilir. Ancak bunun için hiperoksik uygulamanın yarışmadan hemen önce yapılmış olması ve normal hava solumaya fırsat verilmeden egzersize başlanması koşulu vardır. Aksi halde saf O2 solumanın psikolojik yarardan başka iyileştirici bir etki sağlayacağını düşünmek olası değildir.
Özellikle futbol gibi enerjinin daha çok metabolik reaksiyonlara dayanarak oluştuğu sporlarda, bu yöntemin bir yarar sağlaması beklenmemelidir. Bununla beraber submaksimal ve maksimal aerobik egzersizler sırasında hiperoksik soluma, aerobik performansı artırmakta ve Max VO2′de artış sağlanabilmektedir. Bu yöntemin bir başka uygulanma yeri, ağır egzersizden sonraki toparlanma döneminde, toparlanma süresini kısaltmak amacıyla olmaktadır. Ancak araştırmalar, 10-20 dakika süreyle % 100′lük O2 soluyarak yapılan bu uygulama ile beklenen sonucun gerçekleşmediğini ve toparlanmanın daha çabuk, daha seri olmadığını ortaya koymuştur.

Bikarbonatlı Tamponat Solüsyonları

Kısa süreli yoğun egzersizler, hücre içi ve dışı sıvılardaki elektrolit dengesinde bozulmalara yol açar. Bir taraftan laktik asit artışı olurken, diğer taraftan intrasellüler pH düşer; asiditenin artması ise enerji transferini ve kasların kontraktibilitesini güçleştirir. Kandaki H+ konsantrasyonunu azaltmak için ilk çare bikarbonatlardır. Nitekim bikarbonatın verilmesiyle H+ hücreden uzaklaşıp, pH düşüşünü önlemek mümkündür. Bu düşünceden hareketle, yarışmadan önce bikarbonatlı solüsyon içirerek (300 mg/kg) metabolik asidoz önlenmeğe çalışılmıştır. Deneysel çalışmalar, gerçekten de alkali ortamda daha iyi sportif dereceler alınabildiğini göstermekte ve bu yöntemin daha ayrıntılı incelenmesiyle, ilerde geniş ölçüde uygulanabileceği anlaşılmaktadır.

Temporomandibüler Eklem Repozisyonu

Son yıllarda ortaya atılan ilginç doping yöntemlerinden biri de, alt ve üst çenenin birbiriyle daha iyi uyumunu sağlayan temporomandibüler eklem (TM) repozisyon apareyleridir. Futbol, tenis, beyzbol, boks ve atletizm gibi çok değişik spor dallarında yararlı olduğunu inanılan bu yöntemin amacı, alt ve üst çene arasındaki majör ve minör uyumsuzlukları gidermek ve böylece bu bölgede yer alan sinirsel ve vasküler elemanların daha rahat fonksiyon görmesini sağlamaktadır. Böylece gerek servikal vertebra bölgesinde, gerekse orofasiyal bölgedeki sinirsel ve vasküler sıkışmaların önlenebileceği ileri sürülmektedir. Bununla beraber, laboratuvar koşullarında yapılan deneysel çalışmalarda TMJ apareylerinin vizüel reaksiyon, kas gücü, Max VO2, anaerobik ve bisiklet ergometresi testlerinden hiçbirinde olumlu bir farklılık yarattığı görülememiştir. Ayrıca izokinetik değerlendirme sonuçları da TMJ lehine bir farklılık yaratmamıştır. Bu nedenle, bu yönteme çok inanmış bazı sporcu ve antrenörlerin dışında çok tutulan bir doping yöntemi haline gelememiştir.

Psikodoping

1988 Seul Olimpiyatlarından sonra spor gündemine gelen en önemli konulardan birisi olan psikodoping, fiziksel güce beyin gücünün (Brain Power) eklenmesi şeklinde tanımlanmaktadır. Fiziksel gücün sınırına bir hayli yaklaşılmış olması ve gelişen doping analiz yöntemleri, motivasyonu arttırarak, sporcuları daha yüksek derecelere eriştirme yoluna yöneltmiştir. Seul Olimpiyatlarında ABD’den daha fazla madalya toplayan Doğu Almanya’nın sportif başarısından bu yöntemin büyük rolü olduğu ileri sürülmektedir. Küçük yaşta belirli spor dallarına kanalize edilen ve beyinsel yetenekleri sürekli geliştirilen sporcularla çok başarılı sonuçlar alınabildiği rotaya konmuş olmaktadır. Bu amaçla eğitim ve antreman programları içinde psikologlara yer verilmekte ve sporcunun kişiliğine ve branşına göre değişen yöntemler uygulanmaktadır. Örneğin beş ayrı dalda yarışan ve mental eforları çok fazla olan pentatlon sporcuların çeşitli testlerle, değişen koşullara kolaylıkla uyum sağlamaları ve karşılaştıkları sorunların pratik çözümleri öğretilmektedir.


Elektrostimülasyon

Kasların dış yüzeyleri üzerindeki motor noktalardan alçak frekanslı elektrik akımı modaliteleri vermek suretiyle kasları sürekli hareket halinde tutmak ve böylece kuvvetlendirmek esasına dayalı bir doping yöntemidir. Hiç bir analiz yöntemiyle saptanma olanağı bulunmadığından, son yıllarda pek çok sporcu tarafından, özellikle spesifik kas gruplarının güçlendirilmesi amacıyla uygulamaya başlanmıştır. Bu amaca yönelik, çok çeşitli nöromüsküler stimülasyon yapan araçlardan yararlanmak olasıdır. Sporcunun istirahat zamanlarında dahi kasların çalışabilmesine olanak veren portatif cihazlar geliştirilmiştir.
Ancak bu yöntemle ne derece etkili bir kas kontraksiyonu ve kuvvet artışı oluşturulabildiği tartışmalı bir konudur. Çeşitli araştırmacılar tarafından bildirilen sonuçlar, genellikle çelişkilidir. Ancak genel kanı, hastalık ya da sakatlık nedeniyle zayıflamış kaslarda, elektrostimülasyon yoluyla kuvvet ve hacim artışı oluşabildiği şeklindedir. Buna karşın sağlam kaslarda en iyi sonucun hangi tür uyarım ve ne kadar süre uygulamayla elde edilebileceği henüz tam olarak ortaya konamamıştır. Hayvan denemelerinde 40-1500/sn. arasında değişen frekanslı tetanik akımlar kullanılmış ve etkili sonuçlar alındığı bildirilmiştir. Uygulama süresinin günde birkaç saattten az olmaması gerektiği ifade edilmektedir. Yüksek dozdaki elektrik akımının uzun süreli uygulanması insanlarda sorun yarattığından, günümüzde pekçok sporcu bu yöntemin uygulanmasını kabul etmemektedir. Elektrostimülasyonun en yaygın uygulama şekli, lokal ağrı giderici özelliği kanıtlanmış olan TENS tedavisidir. Çok değişik tiplerde imal edilen TENS cihazlarıyla, yüksek veya alçak voltajlı uyarılar elde etmek ve iskelet sisteminin hemen tüm ağrılı durumlarında bu yöntemden yararlanmak olasıdır. Buna karşılık, aynı yöntemle sağlam kaslarda güç artışı ve hipertrofi oluşturabilmek oldukça zordur.

Hipervitaminoz

Bilindiği gibi vitaminler, belirli bazı metabolik olaylarda katalizör rolü oynayan kimyasal maddelerdir. Günümüzde vitaminlerin rolü ve fonksiyonu ayrıntılı olarak ortaya konmuş olmakla beraber, vitaminlerin bulunmasından itibaren ortalığa yayılan mucizevi etkilere dair sansasyonel raporlar hala devam etmektedir.
Kanser tedavisinden, virütik hastalıkların önlenmesine kadar yayılan bu geniş sansasyon spektrumunun içine fiziksel performans artışları da katılmakta ve bazı vitamin türlerinin bol miktarda alınmasıyla fiziksel beceri ve sportif performansın iyileşebileceğine inanılmaktadır. Bu inanış o kadar yaygındır ki, günümüzde pekçok sporcunun, açıkça belirtmeseler dahi düzenli vitamin hapları almayı ihmal etmediği bilinmektedir.
Özellikle B gruu ve C vitaminlerine sporcuların daha fazla rağbet ettikleri ve yararlı olduklarına inandıkları görülmektedir. Ancak bugüne dek yapılan araştırmalarda, psikolojik etkinin dışında vitaminlerle fiziksel performans arasında bir ilişki olduğu kanıtlanamamıştır.
Son zamanlarda gerçekten etkili olduğu iddia edilen yeni bir madde kullanılmaya başlanmıştır. B 15 vitamini ya da paengamik asit adıyla anılan bu madde, özellikle Doğu Bloku sporcuları ve antrenörleri tarafından kullanılmaktadır. Pangamik asitin hücre içi oksijen kullanımını ve enzimatik faaliyetleri hızlandığı, laktik asit oluşumunu yavaşlattığı ve böylece dayanıklılığa yardımcı olduğu ileri sürülmektedir.
Ancak kontrollü çalışmalarda henüz yararlı bir etki saptanamamıştır. Üstelik B 15 vitamini adı altında piyasaya sürülen maddelerin formülleri birbirini tutmamaktadır. Orijinal bileşimin kalsiyum glukonat ve N-dimetilglisin karışımı olarak bilinmesine karşın değişik formüller aynı adla satılmakta ve sayısız faydalar sağladığı ileri sürülmektedir. Bu belirsizlikler ve bileşimdeki karışıklıklar nedeniyle ABD’da Gıda ve İlaç Kontrol Kurumu (FDA), bu maddenin katkı maddesi veya ilaç şeklinde satışını yasaklamıştır.
Doping amacıyla kullanılan bir başka vitamin benzeri madde, B1 vitamini türevi olan cocarboxylase’dır. Lipoik asitle birlikte kullanılan bu maddenin de etkisinin yalnızca psikolojik olduğu kabul edilmektedir.
Yüksek dozda vitamin kullanılmasının uzun süreçte bazı zararları da olabilmektedir. Vitaminlerin katalize ettiği metabolik olayları yapan enzimler, vitaminle doymuş hale geldikten sonra fazladan alınan miktarları, bazı kimyasal etkilere yol açmaktadır. Örneğin sayısız yararlarına inanılan C vitamini büyük dozlarda, serum ürik asit düzeyini yükseltmekte ve predispoze kişilerde gut krizine yol açmaktadır. C vitaminin soğuk algınlığını önlemedeki rolü de sanıldığı gibi fazla olmayıp, antihistaminiklere benzer şekilde semptomları hafifletmekten ibarettir.
Demir eksikliği olan kişilerde büyük C vitamini dozları B12 vitamini harabetmektedir. Sağlıklı kişilerde de yüksek dozlar mide-barsak irritasyonuna neden olmaktadır.
B6 vitaminin aşırı dozlar halinde kullanılması ise karaciğer ve sinir dokularında hasara yol açmaktadır.
E vitamini fazla dozlarda başağrısı, yorgunluk, bulanık görme, gastroentestinal rahatsızlık ve hipoglisemiye neden olmaktadır.
A ve D vitaminlerinin aşırı dozlarının böbreklere zarar oldukları uzun zamandır bilinmektedir.

Sirkadyen Ritmler

Günün ve yılın belli dönemleriyle fizyolojik fonksiyonlar arasındaki ilişki uzun zamandır merak edilen bir konu olmasına karşın, ciddi araştırmalar ancak son yıllarda gerçekleştirilmiştir. Fizyolojik fonksiyonların günün belirli saatlerinde azalıp çoğalmasına bağlı olarak atletik performansta da değişiklikler beklenebilir. En çok etkilenen fonksiyonlar ve buna bağlı olarak değişen atletik performans parametreleri; reaksiyon zamanı, el-göz koordinasyonu, ağrı eşiği, algılama, kuvvet, afektivite, motivasyon, kalp hızı, vücut sıcaklığı dinlenme anındaki O2 tüketimi ve aerobik kapasitedir.
Sportif performansı etkileyen sirkadyen faktörler ise şunlardan ibarettir; Fiziksel iş gücü, stres, motivasyon, sosyal ilişkiler, uyku, yemek saatleri alışkanlığı, diyet, yaş, yatma-kalkma zamanı ve sirkadyen kronotip denilen sabah-akşam uyumu. Başlangıçta, sirkadyen ritm ile bedensel fonksiyonlar arasındaki bağlantının vücut sıcaklığı ile ilgili olduğu sanılmıştır. Ancak daha sonraki araştırmalar bunun olmadığını kanıtlamıştır. Kesin ilişki mekanizmasını bugün dahi belirtmek olası değildir. Hormonların sirkadyen salgılanması ve buna bağlı etkileşim, en önde gelen faktörlerden biri olarak düşünülmektedir. Bunun yanı sıra kardiovasküler sistem ve metabolizmadaki günlük dalgalanmalar fonksiyonel değişikliğe neden olmaktadır. Sirkadyen ritmlerin en göze çarpan etkisi jet uçaklarıyla kıtalar arası yolculuklardan sonra görülür . “Jet lag” veya “jet boşluğu” denilen durum sabah-akşam zamanlamasını tümüyle ortadan kaldırıp her çeşit fonksiyonun, yemek ve uyku saatlerinin birbirine karışmasına yol açarak sportif performansı olumsuz yönde etkilemektedir.
Tüm bu faktörleri gözönünde tutarak, yarışma ve antrenman zamanlarının sirkadyen ritme göre ayarlanması performansı etkileyebilir. Örneğin; sportif performans akşam saatlerinde daha yüksektir. Karışık konuların öğleden sonra anlatılması daha etkilidir. Ağrı eşiği sabah saatlerinde yüksek olduğundan, sakat sporcuların antrenmanlarını bu saatlerde yapması daha uygundur. Ayrıca yatma ve kalkma zamanlarına sık değişikliklerden kaçınmak ve uyku saatlerini ayarlamak gerekir. Aksi taktirde sirkadyen disritmi veya diskronizm denen durum ortaya çıkar ve performansı olumsuz yönde etkiler.

Ergojenik Yardım

Son yıllarda doping kontrollerinin giderek artması ve yukarda bahsettiğimiz yardımcı yöntemlerin çoğunun gerçek bir performans artışını sağlamada yetersiz kalması gibi nedenlerle, ilaç sayılmayan fakat fiziksel gücü artırıcı etkileri olduğu ileri sürülen bir takım yeni maddeler sporcuların kullanımına sunulmuştur. Özellikle, vücut geliştirme sporuna yeni başlayan gençler bu tür maddelerin kullanımına teşvik edilmekte, yoğun reklam kampanyaları ile bunların yararlarından bahsedilmektedir. Ergojenik yardım maddeleri adı verilerek genel bir başlık altında toplanan, çoğunun tam formülü belli olmayan, yeterli farmakolojik ve biyolojik incelemelerin yapılıp yapılmadığı belirtilmeyen bu maddelerin sayısı her geçen gün artmaktadır. Ergonjenik yardım maddelerinin çoğunda yeterli farmakolojik incelemeler yapılmadığından, bunların ilaç ya da gıda katkı maddesi olarak değerlendirilmeleri konusundaki tartışmalar devam etmektedir.
Bunların bir kısmı mültivitamin-mineral kombinasyonu içeren preparatlardan ibaret olup, formülleri net olarak belirtildiği takdirde, kontrol edilip normal dozlarda kullanılmalarında bir sakınca yoktur. Bazı ergojenik yardım preparatları ise solüsyon tarzında hazırlanmış olup izotonik ya da hafif hipertonik içecekler haline getirilmişlerdir. Bu solüsyonların da yarışmadan kısa bir süre önce ya da uzun süren sportif aktivitelerde devre aralarında azar azar içilmesinde sakınca yoktur. Özellikle izotonik solüsyonlar, su kaybının azaltılması yönünden sıcak havalarda yararlı olabilmektedir. Ancak, konsantre karbonhidrat içeren içeceklerin yarışmadan kısa süre önce veya devre arasında alınması, aşırı miktarda su tutulmasına yol açacağından, sakıncalı kabul edilmektedir. Diğer bazı konsantre karbonhidrat ekstreleri ise su eklenerek içecek haline getirilmektedir. Bu tür konsantre içeceklerin kullanılmasında yukarda belirttiğimiz sakınca göz önünde tutulmalıdır.
Sayıca çok fazla ergojenik yardım meddesinin piyasada olmasına karşın, son zamanlarda sporcular arasında en fazla ilgi gören örneklerden bazıları şunlardır :

L-Karnitin

Çalışan kaslarda yağ metabolizmasını hızlandırdığı ileri sürülmektedir. % 30’luk oral solüsyon, çiğneme tableti ve ampul şekilleri vardır. Fazla miktarda tüketildiğinde, sindirim sistemine ait yan etkiler görülebilmektedir.

Ginseng

Uzak doğu kökenli, bitkisel kaynaklı bir ergojenik yardım maddesidir. Nekahat dönemindeki hastalarda ve sporcularda kullanılmaktadır.

Kreatin (Kreatin Fosfat)

Yarışmadan çok kısa bir süre önce alındığı takdirde yararlı olduğu ileri sürülmektedir.

Amino Asit

Tablet şeklinde kullanılmakta ve protein sentezini artırdığı belirtilmektedir. Ancak tek başına kullanımlardan yeterli yarar sağlanması zordur.

Klamiterol

Özellikle vücut geliştirme sporu yapan gençler arasında kullanımı yaygınlaşan bu madde aslında bir beta-2 antagonisti olup doping grubuna girmektedir.
Bu ve benzeri ergojenik yardım maddelerinin yanı sıra, özellikle 1996 Avrupa Futbol şampiyonasında dikkati çeken ilginç bir yardımcı yöntem “burun plasteri” dir (burun bandı) Bu plasterler, herhangi bir madde içermemekte, yalnızca burun deliklerinin daha çok açılarak daha iyi vantilasyona olanak tanıdığı ileri sürülmektedir.

Sadece Belli Bir Bölgedeki Yağlar Nasıl Yakılır?

Sadece Belli Bir Bölgedeki Yağlar Nasıl Yakılır?

Evet, çok ilgi çekici bir konu ve bunu öğrenmeye can attığınızı biliyorum, o yüzden hemen konuya gireceğim.
Bu tekniği uygulamak için bir koli bandı, üç duble çizburger, takviye kabloları ve bir kedi gerekecektir.

Bunu yaptığım için benden nefret edeceksiniz

Gerçek şu ki sadece belli bir bölgedeki yağlarınızı eritebileceğiniz bir teknik yok. Böyle bir başlık seçmemin sebebi bu yazıyı yeterince okuyup, vücudunuzun yağı nasıl ve nerelerden yaktığını öğrenmenizi sağlamaktı. (Ayrıca yazıyı esprili bir dille devam ettireceğim böylece severek okuyabileceksiniz :) )
Samimi söylüyorum bu soru yıllardır internet üzerinden bana en çok sorulan sorulardandır.

“Sadece x bölgemdeki yağlardan nasıl kurtulabilirim?”

Cevap net, böyle bir şey yapamazsınız. O aptal kremler ve losyonlar da bunu yapmanızı sağlayamaz. (Bir gün o kremlerden alıp karnımın sadece sol tarafına süreceğim ve ne olduğuna bakacağım. Eminim birkaç gün içinde soldaki üç pack’im ortaya çıkacak)
Vücudunuzda belli bir bölgeden yağ atmak istiyorsanız, o yağı diğer her yerinizden de atmak durumundasınız. Bunun başka bir yolu yok.
Bu konuyla ilgili yüzme havuzu benzetmesini severim (Bu örneği yağ yakma uzmanı Tom Venuto’dan aldım).
 Bir yüzme havuzunu suyla doldururken (havuz vücudunuzdaki yağı temsil ediyor) önce derin kısımlar dolar değil mi? Daha sonra su seviyesi yükseldikçe sığ olan basamaklar da dolar.
Bu örnekte derin kısımlar vücudunuzda ilk yağ bağlayan yerlere benzetilebilir. Sığ kısımlar da en son yağ bağlayan bölgelerdir.
Şimdi, yağ yakacaksanız, yüzme havuzunu bir düşünün. Havuzu boşaltırken sadece derin kısımlardaki suyu boşaltıp bırakamazsınız. Havuzun tamamını boşaltmanız gerekir ve ilk olarak sığ kısımların boşaldığını görürsünüz. Derin kısımlar daha sonra boşalır.
Yani, üzücü ama, ilk kurtulmak istediğiniz yağlar en son çıkacak yağlardır. Sadece karın yağlarını yakmak istiyorsanız, vücudunuzun nasıl yağ depoladığını bulup bununla mücadele etmelisiniz.
Ameliyatla karnınızın içine vakum yerleştirmek işe yarayabilir. Ama Acai Berry gibi işe yaramaz haplar size yardımcı olamazlar. Birçok “basit talimat”a uysanız bile… (Bu durumda basit talimat şu oluyor, “Tüm paranızı bize verin ki yiyecek alacak paranız kalmasın” – tahminimce bu işe yarar).

Göbeğinizi eritebileceğiniz çözümler bunlarla sınırlı değil

1. Açlık diyeti –Kilo vermenin en iyi yoludur. Tabi çoğunlukla kaslarınız eriyecektir ve bu metabolizmanızı yavaşlatacaktır. Böylece kilo kaybetmeye devam etmeniz zorlaşacaktır. Sonra da kilo almaya meyliniz artacak ve baskül daha küçük bir sayı gösterse de o şirin göbek bıraktığınız gibi kalacaktır. Ama o da ne? Biri baskülün ayarlarıyla oynamış ve şimdi daha da kilo almış gözüküyorsunuz. Boş verin.
2. Diyet hapları – Birçoğu işe yarayacaktır. Özellikle de bir yandan istediğinizi yiyerek diğer yandan kilo verebileceğinizi söyleyenler. Biliyorsunuz, üreticiler her şeyden önce sizin başarınızı ve sağlığınızı düşünüyorlar. Unutmayın, kalpte bir kastır ve ne kadar hızlı atarsa o kadar kalori yakarsınız. Egzersiz yapılan yerde uyurken kalp atışlarının hızlanmasını kim istemez ki? Randımana bakın!
3. Yeni başlayalar için ağır aerobik çalışmalar – Yumuşak doku (tendon vb.) yaralanmaları durumunda, iyileşmek için çok kalori yakmak gerekir. Öyleyse Tae Bo hareketleri tam size göre!

Şimdi de sıra dışı ve kanıtlanmamış çözümleri sıralayalım

1. Doğal ve dengeli beslenme – Saçmalık! Bu tür çöplükleri yiyen kişilerin kurtuldukları tek şey yağ.
2. Ağırlık çalışması – İyi beslenmeden daha da işe yaramaz olan ağırlık çalışmaları uzak durulması gereken bir şey. Tek katkısı kas yapmanızı sağlamak ve metabolizmanızı hızlandırmak. Tamamen saçmalık. Interval (Editör Notu: Interval: Bir spor terimi, ara çalışma, aralıklı çalışma; sürat olarak bir hızlı bir yavaş şekilde değişen kardiyavasküler çalışmaları ifade etmek için kullanılır.) de aynı şekilde. Hatta en kötüsü…
3. Multivitamin, mineral, balık yağı ve protein desteği – Bazıları doğal yiyecekler tüketip yağ yakmak için ağırlık çalışırken bir yandan da bunlarla beslenmesine takviye sağlıyor. Tahminimce sahte doktorları onlara Orlistat, Xenical ya da Gottapoopital da yazmıyordur.
Özetle, yağ yakmak öyle çok zor bir iş değil. Sadece hiçbir şey yemeyin, bol bol hap alın ve saatlerce durmadan orayı burayı yumruklayarak kendinize zarar verin.

Uyurken Nasıl Kalori Yakılır?

Uyurken Nasıl Kalori Yakılır

Yoğun bir egzersizin ardından vücutta oksijen açlığı denen bir durum oluşur. Daha sonra vücut, homeostasis (iç denge) hâline geri dönebilmek için enerji harcar. Bu, vücudumuzun dengeli hâline geri dönebilmesi için daha çok kalori harcamasını gerektirir. Bu sürece EPOC (“Excess Post-exercise Oxygen Consumption” Türkçesi: “Egzersiz Sonrası Artan Oksijen Tüketimi”) adı verilir.
EPOC, hem aerobik hem de anaerobik (aerobik olmayan) egzersizlerden sonra meydana gelebilir. Fakat anaerobik çalışmalar daha zorlayıcı olduklarından aerobik çalışmalara kıyasla daha yüksek EPOC’a sebep olurlar. Daha özele inersek, yakın zamandaki bazı araştırmalar yoğun (yüksek şiddetli) interval (aralıklı) antrenmanları ve ağır direnç antrenmanlarının aerobik antrenmanlara göre daha yüksek EPOC’a sebep olduğunu göstermiştir. En yüksek EPOC ise; aralıklı yoğun ağırlık antrenman (high intensity interval training)larından sonra gözlenmiştir. Sebebi, bu antrenmanın vücudun iç dengesinde daha çok tahribe yol açması ve buna bağlı olarak vücudun antrenman öncesindeki dengeli hâline dönebilmesi için daha çok enerjiye ve zamana ihtiyaç duyması olabilir.
Yoğun interval ve ağırlık kaldırma antrenmanlarıyla vücudunuzu ne kadar “hırpalarsanız”, antrenman sonunda o kadar kalori harcarsınız. Vücudunuz, dengeli halinden uzaklaştıkça eski hâline dönebilmek için fazladan kalori harcayacaktır.

EPOC’u gerçekleştiren bazı fizyolojik işlemler şöyle sıralanabilir

 1. Bazı enerji kaynaklarının yenilenmesi. Şunları içerir: - ATP-CP’nin yeniden fosforilasyonu (ATP vücudun temel enerji kaynağıdır) – Laktik asidin kaybolması. Yoğun çalışmalardan sonra üretilen laktik asit pirüvata dönüştürülür ve böylece Krebs döngüsüne iletilerek ilerde tekrar enerji üretimi için kullanılabilir. – Glikojenin çizgili kaslarda ikmali.
2. Kanın ve hormonların tekrar oksijenlenmesi ve yenilenmesi.
3. Oksijen akışının ve kalp atış hızının normale dönmesi.
4. Vücut ısısının normale dönmesi.
Tüm bu işlemler enerji gerektirir ki bu da daha fazla kalori yakılması anlamına gelir. Bu yüzden EPOC ve kilo verme/kilo dengeleme uygulamaları arasında bir ilişki kurulmuştur. Bazı araştırmalarda, yoğun egzersizlerden sonra 48 saat boyunca kalori yaktığımız belirtiliyor. Yakın tarihli bazı araştırmalar yine yoğun egzersizlerin süresi ve EPOC arasında bir doğru orantı olduğunu gösteriyor. Yoğun egzersizlerin süresi ne kadar uzun olursa EPOC’un etkisi de o kadar büyük olur. Elbette yoğunluk göreceli bir kavram fakat belli bir zaman içinde ne kadar çok “çalışma” yapılırsa yoğunluk o kadar artar. Bu yüzden çalışma kapasitenizi arttırmak için yaptığınız antrenmanlar EPOC gibi faydalı bir etkiye sebep olacaktır. Zorlu bir antrenmandan sonra vücudunuzun hâlâ enerji harcadığını bilerek dinlenebilirsiniz artık.

5 Günde 18 Kilo Perhizi

5 Günde 18 Kilo Perhizi

5 Günde Zayıflama Diyeti 1. Gün

Sabah kahvaltısı: Bir bardak su, yarım bardak daha su, sonra hâlâ açsanız, bir saat kadar sonra bir bardak daha su.
Öğlen yemeği: Bugün öğlen yemek yemek yasak. Ama iki bardaktan fazla olmamak kaydıyla su içebilirsiniz.
Akşam yemeği: İki bardak su ve yarım çay kaşığı diş macunu (tadı iğrenç olacağından yiyemezseniz, bir bardak daha su).

5 Günde Zayıflama Diyeti 2. Gün

Sabah Kahvaltısı: En az kırk dakika haşlanmış çift sarılı yumurtanın kabuğu ve bir bardak su (iki damla limon damlatabilirsiniz). Ardından günlük egzersizlerinizi yapınız (135 şınav, 400 mekik, 300 takla ve binbeşyüz tur hızlı hızlı kendi çevrenizde dönme; sonuçta ortalığa kusabilirsiniz ki, bu da arzu edilen bir durumdur).
Öğlen Yemeği: Yarım kilo dana pirzolayı teflon tavada az miktarda su ilavesiyle ve yağsız olarak güzelce pişirdikten sonra, 0,2 gram kepek ekmeği kabuğunu, iyice pişmiş etin buharına 2 saniye tutarak yiyebilirsiniz. Ayrıca su içmeyi abartmayınız. En fazla yedi bardak içebilirsiniz.
Akşam Yemeği: Dört adet maydanoz yaprağını, taze kaşar peynirinin ambalajına sararak tüketiniz. Zorlansanız da yapınız bunu. Sonra da bol bol su içiniz.

5 Günde Zayıflama Diyeti 3. Gün

Sabah Kahvaltısı: Muhtemelen kalkmakta zorlanacağınız için, bu sabah kahvaltı etmeseniz de olur.
Öğlen Yemeği: 10 dakika boyunca pişirdiğiniz bol zeytinyağlı imambayıldıya bakınız. Ama sakın dokunmayınız. Bayılırsanız, ayılıp 10 dakika daha bakınız. Ardından da bir bidon su içiniz.
Akşam Yemeği: 1,5 gram kadar haşlanmış tavuk etini 3-5 kez çiğneyip hemen tükürünüz. Sakın ha yutmayınız!. .Ve tabii ardından bir kaç damacana suyunuzu içiniz.

5 Günde Zayıflama Diyeti 4. Gün

Sabah Kahvaltısı: İçtiğiniz sular ve besin yetmezliği dolayısıyla bozulan mesaneniz sayesinde, gece boyunca sadece yatağınızı değil, halıyı ve perdeleri dahi ıslatacağınız için, sabah saatlerini temizlikle geçireceksiniz. Yok eğer “temizliğe takatim kalmadı” diyorsanız, çarşafın kuru bir ucundan bir kaç santimetrekarelik bir bölümü yiyebilirsiniz.
Öğlen Yemeği: Olur da mutfağı bulabilirseniz, ısırgan otunu kaynar suya atıp, soğutmadan içmeyi deneyin. Bu, bütün yeme isteğinizi kesecektir. Isırgan otu yoksa bir avuç cam çivisi de aynı işi görür. Yalnız yutmasanız iyi olur.
Akşam Yemeği: Bu akşam, vücudumuzdaki toksinlerin (zehirlerin) daha rahat atılabilmesi için en az üç adet müshil hapı içeceğiz. Tabii yanında en az iki varil suyumuzu unutmuyoruz. Müshil hapı yoksa Hint yağı (en az 5 su bardağı) içiniz. Ardından istediğinizi yiyebilirsiniz, çok önemli değil.

5 Günde Zayıflama Diyeti 5. Gün

Sabah Kahvaltısı: Dün geceki akşam menüsünden sonra, bu sabah daha esaslı bir temizlik gerekecektir. Fakat ben size odadan hemen kaçmanızı tavsiye ederim (eğer gece boğulmamışsanız). Muhtemelen gideceğiniz yer de kenef olacaktır. Dolayısıyla bu sabah da kahvaltı edemeyeceksiniz.
Öğlen Yemeği: Eğer telefona ulaşacak gücünüz kalmışsa, muhtemelen öğlen saatlerinde size serum takılmış olacaktır. Bu günkü öğlen yemeğinizi de serumdaki bileşenler halledecektir, telaşlanmayın.
Akşam Yemeği: Akşamleyin muhtemelen sokakta olacaksınız (sizi hastaneye götüren ambulanstaki görevli, tüm ambulansı batırdığınız için sizi arabadan atmış olmalı). Yanınızda para olmadığı için hamburgerciye falan da gidemezsiniz. O yüzden ben size bol akan bir dere bulup kafayı daldırmanızı ve bol su içmenizi tavsiye ederim.

Kilo Vermek (Zayiflamak)

ZAYIFLAMAK

"Sismanim - ama Niye?"
"ne yiyorsaniz, o sunuz" sözü simdi burada gecerli bir sözdür. Cünkü ne yiyorsaniz o sizin hizli bir sekilde sagliginiza etki edecektir ve enerjinizi kontrol edip vücut formunuzu sekillendirecektir. Bir cok diet anlayisi fazla kalori alindigindan dolayi sismanlik vuku buldugunu ve mantikende kaloriyi azaltip(FdH), fazlalik kilolardan kurtulmasi gerektigini aciklamaktadirlar. her gecen gün bilimsel yönlerle aciklanmaya baslanildiki vücuttaki yag ve fazlaliklarin kalori azaltilarak degil, vücuttaki insulin hormonunun aktiflesmesi ile kilo artisi gerceklesmektedir. eger bu yönde cemberi olusturup beslenme programini düzenlerseniz o zaman istediginiz ideal vücut ölcülerine kavusabilirsiniz.

"Sismanligin Faturasi HORMON'dur"
Hepiniz Insulin hormonunu Diabetik alanda bilmektesiniz. Tahmin edildiginden ziyade vücudumuz icinde cok önemli bir hormon türüdür. Yedigimiz fazla yada az besinlerin calkalanma sendromunu izler. Vücut icerisindeki görevi ise: Kandaki sekeri azalip cikmasinda yer alir. Alinan besin maddelerin de dagilmasinda ve görevlerinde Insulinin yeri büyüktür.
Eger Insulin vücudda aktif ise o zaman yaglarin erimesini durdurur. Bundan dolayi yaglari eritmek icin ancak beslenmeyi dengeleyip insulin hormonunun aktif sendromunu degistirerek yaglarin eritilmesinde basari gösterilir.

"Ilk gercek Diet revolusyonu "
Kanada Toronto Üniversitesinden Dr.David Jenkins, 1976 senesinde Glisemik indeksle bir revolusyon gerceklestirdi. beslenmede bilimsel metodla arastirmalarini yapti. Arastirmalar sonucunda Insulin hormonu aktiflestirildi. Buradan beslenme yoluyla bazi glisemik indekslerin sismanlattigini bazilarinin da sismanlatmayip bilakis yag yakmada faydalida oldugunu tesbit etmisti. tesbiti ise su sekile düzenlemistir. Öncelikle glisemik endeksi az olan besinlerle belli bir süre devam edildiginde ortaya yaglarin eridigi ve insulinin azaldigi görülmüstür. Diger tarafdan glisemik endeksi fazla verildiginde rahatca kilo alindigini ve sismanlandigini tesbit etmistir.

"Niye her gecen gün Sismanliyoruz?"
Bugünkü Beslenmemizin cogunlugunu Agir gidalar ve sekerli gidalarin glisemik indeksi yüksek besinler yer aliyor. Bu gidalar ve icecekler hizli bir sekilde kandaki sekeri kuvvetle artiriyor. Vücudumuz burada dagilarak Insulin hormonuyla savas aciyor. Cünkü yüksek oranda sekerin insulin ile nasil dagilip atilacagina hizli bir care bulunmaya calisiliyor. Bu etapda insulin yag depolalarini sonuna kadar aciyor ve fazlaliklari hic ugrasmadan hemen yag deposuna yolluyor. Tüm yag hücreleri aldigi bu görev ile erkek yada bayan olmak üzere belli bölgelere yaglari dagitiyor. Bu etapdan sonra vücutta kan sekeri yine azaliyor. Cünkü ani cikis oldu ve ani düsüs olmustu. Sonrasinda kan sekerinde yine düsüs meydana geldi ve acikma hissini uyandirdi. Böylece acikan sahis tekrar kan sekerini dengelemek icin sekere ihtiyaci vardir. Bu acikmada genelde yine glisemik endeksi yüksek besinler tüketilmektedir. Bu etapdan sonra kan dolasim bastan deverana gidiyor ve biz her seferinde sismanlamaya basliyoruz.

"Ben bir türlü Kilo veremiyorum"
Bazi insanlar vardir cok az yemelerine ragman hala kilo verememektedirler. Bu dogrudur ve mümkündür. Sebeb ise yine yüksek Insulin sorunudur. Bu sahislar gercekten de az yiyorlar kalorilerinini azaltiyorlar ama yedikleri tamamen yanlistir ve yüksek glisemik indeks iceren besinleri tüketiyorlar. Sadeec az miktarlarda alinmasina ragmen bircok kilo sorunu olan sahislarda yüksek insulin seviyesi artmasi ve yag toplanmasi vuku buluyor. Eger cok kücük ögünlerle devamli glisemik indeks orani fazla gidalar alinirsa hic sasirmayin ki kilo almaniz icten bile degil üstelikde büyük bir oranla hayalkirikligina ugramaniz da mümkündür.

" Peki Gercek olan nedir ve ne yapilmalidir?"
Bir cok diet uzmanlarinin ve diet programi yazan ve üreten supplementcilerin planlarina göre bazen 1-2 kilo yu ancak 3-4 ay sonrasinda vermek mpmkün olabilmektedir hatta bazilarida tam tersine bu dietlerde kilo almaktadir.
Bunu önlemek icin Besin maddelerinde karbonhidrat alimini abartmamak lazim ve glisemik indeks iceren yüksek besinlerin diet cetvelinizde yer almamasina özen göstermeniz lazim.
Diet uygulamada öncelikle beslenme ayarlanmalidir. Daha sonra yag eritme adina dogal ürünler tercih edilmelidir. Bunlarin basin L.carnitin+chrom picolinat yer almaktadir. Herkese faydali olmasi dilegiyle.....

Vücut Yağ Oranı Nasıl Ölçülür?

Çeşitli vücut yağı ölçüm yöntemleri var:


Near-Infrared Interactance


Kızılötesi ışınlar bicepslere yollanıyor.
Yollanan ışınların bir kısmı bölgedeki yağ tabakası tarafından emiliyor.
Bir kısmı ise geri yansıyor.
Bu geri yansıma oranına bakılarak yağ oranları hesaplanıyor.


Dual energy X-ray absorptiometry

2 çeşit X-ray ışını vücudu "scan" ediyor.
Bu ışınlardan bir tanesi bütün vücut dokularını bulurken, diğer ışın yağ dokuları dışındaki diğer bütün vücut dokularını inceliyor.
Sonunda bilgisayara aktarılan 2 görüntü inceleniyor.
2 görüntü arasındaki fark yağ oranı hakkında bilgi veriyor.


Body Average Density Measurement

Önce vücut yoğunluğu hesaplanıyor. (toplam kütle/toplam hacim) (M/V)
Vücut yağ oranı ise şu 2 formülden biri kullanılarak bulunuyor:

Brozek formula: BF = (4.57/ρ − 4.142) × 100
Siri formula is: BF = (4.95/ρ − 4.50) × 100

Formüldeki ρ ilk başta hesapladığımız vücut yoğunluğu.
Ancak burada tartışılan olgu vücut yoğunluğunun ölçülmesi.
Formülde kullandığımız vücut yoğunluğunu şu formülle hesaplamak daha doğru:

ρ = ρw / [(1 + (m/M) - (ρwv/M)]

Formüldeki harfların anlamı şu:

Formüldeki ρw suyun yoğunluğu, yani [0.99780 kg/L at 22 °C (72 °F)]
m ise suda sizin ciğerlerinizdeki havayı boşalttıktan sonra batmamanızı ve tam suyun üzerinizde durmanızı sağlayan içi hava dolu bir cismin (şişe, kolluk vs...) ağırlığı ve v bu cismin hacmi.
Suyun üzerinde durmaktan kasıt şu.
Batmayacaksınız, kafanız suyun içinde, ancak saçlarınız suyun tam yüzeyinde olacak şekilde.
Eğer ciğerinizde hava varsa (genelde 1.2 litredir tam nefeste) bu havanın hacmini de cismin hacmi olan v'ye eklemek lazım.

(Mesela suya girdiniz, nefes verdiniz sonuna kadar ve hareket etmeden içi hava dolu plastik kola kutusuna tutundunuz ve bu sayede kafanız suyun içinde ama tam yüzeyinde batmadan ucu ucuna durabiliyorsunuz. İşte bu kola kutusunun hacmi v, ağırlığı m) (v kola kutusunun kaç litre olduğudur yani)
M sizin vücut ağırlığınız.


Bioelectrical Impedance Analysis

Bu yöntem daha kolay, ancak doğruluk oranı daha düşük.
Temel prensip şu:
Vücuda 2 conductor bağlanıyor ve vücuda elektrik sinyalleri yollanıyor.
2 conductor arasındaki direnç vücut yağ oranı hakkında fikir veriyor.
(Bunun arkasında yatan mantık vücut dokularının (yağ, kas, kemik...) elektrik dirençlerinin farklı olması)
Bu yöntemde önemli olan nokta conductorlerin vücudun hangi bölgesine takıldığı.
Özellikle bay ve bayanlarda vücut yağının toplandığı bölgeler farklı olduğundan, conductor takılma yeri daha da belirleyici ve sonucu etkileyici olabiliyor.
Ayrıca ölçümden önce tüketilen sıvı da belirleyici ve yanıltıcı bir faktör olabiliyor. (iletkenlik ve direnç farkı)
Spor salonlarında genelde direksiyon tutar gibi iki elimizle tutarak yağ ölçtüğümüz aletlerin sistematiği bu.


Anthropometric Methods

İstatistiki bir method.
Vücutta çeşitli parametreler belirleniyor. (Mesela bel çevresi uzunluğu ve deri kalınlığı)
Ve daha önceki istatistiki ortalamalara göre oluşturulan formüle sizin değerleriniz oturtularak bir sonuca varılıyor.
Tahmin edebileceğiniz gibi güvenilir olmayan ve başarısız methodlardan biri.

Bazı çeşitleri şunlar:


Skinfold Methods

Farklı bölgelerden deri kalınlığı ölçülüyor.
Alınan ölçüler ve değerler daha önce bulunan formüllere oturtulup bir yağ oranı sonucuna ulaşılıyor.
Hangi bölgelerin ölçüm için seçildiği ve yağın toplandığı bölgeler sonuç üzerinde belirleyici oluyor.
Ayrıca bu yöntemin ölçümde kullanabildiği tek yağ deri altında biriken yağlar. (Organ çevresi iç yağlar ihmal ediliyor)
Ancak uzun vadede aynı ölçümler yapıldığında bir kişinin yağ birikimi ve yağ trendleri hakkında yararlı bilgilere ulaşılabiliyor.


Height and Circumference Methods

Vücut ağırlığı ve çevresel uzunluklar bulunup belli formüllere oturtularak hesaplama yapılıyor.


Ultrasonic waves

Vücuda ultrason dalgaları yollanıp sonuçlar analiz ediliyor.
Vücuttaki farklı dokuların farklı dalga yansıtma özellikleri sayesinde yağ oranları hakkında sonuçlara varılabiliyor.

Melatoninin Doğru Kullanımı

HATA 1: Melatonin Uyku Hormonudur
Birçok kişi, melatoninin doğal bir uyku ilacı olduğunu zanneder. Bundan daha yanlış bir fikir olamaz. Melatonin tek başına uykuya sebep olmaz ve genelde sadece kısa süreli kullanımlarda etkilidir. Melatonini daha ziyade bir “karanlık habercisi” olarak düşünmeliyi ve melatoninin beyine gecenin ya da kış döneminin geldiğini haberdar ettiğini bilmeliyiz. Geceleyin ve ya karanlıkta alındığında, melatonin, uyku sürecini hızlandırabilir ve vücut saatinizi yatma vaktine göre geriye almasını beyine iletebilir.
HATA 2: Her zaman melatonin kullanabilirim
Melatonin gündüz aydınlığında kullanıldığını ters etki yaratabilir. Vücut saati melatonin vasıtasıyla gece ve gündüz çelişen sinyaller aldığında görevini şaşırabilir ve uyku saatiniz şaşabilir.

HATA 3: Melatonin Doğal Bir Besin Takviyesi Olduğundan Bir Zararı Olmaz
Yanlış doz ve zamanlamada kullanılan melatonin ciddi sağlık riskleri oluşturabilir. Gün içinde alınan melatoninin depresyonu tetiklediği görülmüştür. Melatoninin bizim ilgimizi dağıtıp, sırt üstü yatıp işten güçten elimizi ayağımızı çektirip üstüne bir de alıngan yapabileceğini düşündüğümüzde, gündüz süresince kullanımın pek de akıl karı olmadığı mantıklı gelecektir.
HATA 4: Melatonine Uyumama Yardımcı Olması İçin Gereksinim Duyarım
Genelde, uykusuzluğun sebebi melatonin eksikliği değildir. Melatoninin artması uyku problemleriniz gerçek nedenlerinin üzerinin örtülmesine neden olabilir. Melatonin kullanarak uyuyabiliyorsanız, vücut saati şaşırması kaynaklı uyku bozukluklarından muzdarip olmalısınız. Yani, vücut melatonin ve diğer uyku hormonlarını günün yanlış bir zamanında salgılıyor ve uyku vaktinde vücudunuzda gerekli melatonin bulunmuyor. Melatonin uyku problemlerini çözmez ve insanı depresif bir ruh hali içine itebilir. Genellikle vücut saati kaynaklı uyku bozuklukları ışık tedavisiyle düzeltilir. Çünkü bu vücut saatinin kendini sıfırlaması için etkili bir yoldur.
HATA 5: Melatonin Kullanmaya Devam Etmeliyim
Uyku uzmanları melatonini bir seferde iki haftadan uzun süre kullanmanızı tavsiye etmiyor. Melatonin sinyal arttırmakta etkilidir ve uyku saatlerini düzene sokmada yardımcıdır. Melatoninin uzun süreli kullanımı uyku uzmanlarınca ele alınması gereken daha ciddi uyku bozukluklarının belirtisidir.
HATA 6: Doz Önemli Değildir
Problemi araştırmacıların melatoninin keşfinden çok uzun süre sonra işlevi ve dozajı konusunda fikir sahibi olabilmesidir. Mesela 80lerin sonu ve 90ların başında melatonin uyku hormonu olarak bilinirdi. Ama şimdi çok daha karışık olduğunu biliyoruz. Ayrıca bir tablet dozu yaklaşık 3-5 mg. Arasında değişiyor. Kanıtlar gösteriyor ki yetişkin erkekler sadece 150microgram ve yetişkin kadınlar ise 100microgram melatonine ihtiyaç duyuyor. Ortalama bir melatonin ürünü ihtiyacımız olandan 20-60 kat fazla! Kullandığınız melatonin hapını dörde bölmeyi deneyin, olmuyorsa piyasadaki en düşük dozu kullanın. Zaman salınımlı melatonin haplarını kırmayınız, salınım vasfını zedeleyebilir.
HATA 7: Melatonin Almıyorum, Endişe Etmeme Gerek Yok
BU insanların yapabileceği en pahalıya mal olan hata olabilir. Melatonin başlıca bir gece hormonudur. Vücutta gece bulunduğunda mükemmel işler yapar, kalp ve hayati organların, gece dinlenmesine yardımcı olmak gibi. Ayrıca güçlü bir antioksidandır ve gece uyumanıza yardımcı olurken vücuttan toksin ve serbest radikallerin hücrelerden atılmasına yardım eder.
Ama bizler zaman zaman melatoninin salgılanmasını engelleyecek şeyler yaparız ve bu çok tehlikelidir. Geceleri geç saatlere kadar oturduğumuzsa ya da gece vardiyasına kaldığımızda, vücudumuzu melatonin üretmekten alıkoyarız. Bu kalp krizi, hipertansiyon, diyabet ve kanser riskini arttırır. Araştırmalar vardiyalı çalışan kadınların %500 daha fazla göğüs kanseri erkeklerinde %50 daha fazla kemik kanseri riski taşıdığını ortaya koymuştur. İnsanlar, farkında olmadan bu riskle karşı karşıya kalabilirler.
MELATONİNİ NASIL KULLANMALIYIM
Melatonin hakkında bilmeniz gereken ilk şey yarılanma ömrünün çok çok kısa olduğu ve vücudunuzda sadece 20 dakika aktif bulunduğudur. Farklı nedenler için farklı tip melatonin kullanımı çok önemlidir.
UYKU GETİRMEK VE UYKU SAATİNE GERİ ÇEKMEK İÇİN
Uykuya dalmanız bir saati geçiyorsa ve uyku sürenizi bir saatten fazla öne çekmek niyetindeyseniz, zaman salınımlı melatonin deneyin. Yüksek kalite ve standartlara uygun bir marka tercih etmek de son derece önemlidir. En düşük dozu tercih ediniz ve hapı KESİP BÖLMEYİNİZ.
Ne Zaman Almalı: Problemin çeşidine göre, yatmadan 1-3 saat evvel alınız. Zaman salınımlı melatoninin vücutta kalma süresi 3-4 saat olduğundan eğer uyku vaktinizi 3 saatten daha fazla geri alma gayesinde iseniz 3-4 saat içinde bir tablet daha alın.
UYARILAR: Melatonin bariz güneş ışığına maruz kalanlar ve araç kullananlar tarafından kullanılmamalıdır. Uyku süresini bir saatten daha çok geri almak için ışık terapisi de uygulanmalıdır. Melatonini 14 günden fazla kullanmayın.
UYKU SAATİNİ BİR SAATTEN DAHA AZ GERİ ALMAK İÇİN
Uykuya dalmanız bir saat ve ya daha kısa sürüyorsa standart ve en düşük dozda melatonin kullanabilirsiniz.
GECE UYANIKLIKLARI VE SABAH ERKEN UYANMA PROBLEMİ İÇİN
Sublingual( ağızda, dilaltında eriyen/draje tarzı) melatonin deneyin. Bu tarz melatonin hızla vücuda nüfuz eder ve metabolizmada işleme tabii tutulmaz.
1 saat ve ya daha kısa süreli uyanmalarda 1 tane sublingual melatonini dilinizin altına koyun.
UYARILAR: Sabah 2-3 saat içinde uyanmak zorundaysanız zaman salınımlı yerine normal melatonin kullanın. Gün içinde depresif ve uykulu bir ruh haline sebebiyet verebilir. Uyanmanız gereken süreden 1 saat ve ya daha az süredir ayaktaysanız melatonin kullanmayın.

Vücut Geliştirmeciler İçin Kardiyo Çalışması


Vücut Geliştirmeciler İçin Kardiyo Çalışması


Kardiyovasküler çalışma kalbin kan pompalama yetisini geliştirir ve hücrelere oksijen alınmasını arttırır. Fit bir kişi fit olmayan bir kişiye göre gerek egzersiz gerekse dinlenme zamanında daha fazla yağ yakabilir. Vücut geliştirmeciler kardiyovasküler çalışmayı çoğunlukla kalori harcamasını arttırma suretiyle yağ oranını düşürmek veya yağlanmayı azaltma aracı olarak kullanırlar. Bir vücut geliştirme yarışması için diyet yaparken, temel amaç kas miktarını koruyarak yağ yakmaktır. Aldığımız kalori miktarı azaldığından, kas kaybı yaşanması muhtemeldir. Kas kaybı korkusu, birçok vücut geliştirmecinin hangi tip kardiyonun, ne zaman, ne kadar yapılacağı gibi tereddütler yaşamasına neden olur. Bu makale vücut geliştirmecilerin yarışmaya hazırlanırken veya herhangi gelişme devresinde kardiyo yapabilecekleri bir stratejiyi adres göstermektedir.

Ağırlık Çalışılan Günlerde Düşük Yoğunluklu Kardiyo
Yukarıda belirtildiği gibi, vücut geliştirmeciler kardiyoyu genelde kalori harcamalarını arttırma amacıyla kullanırlar. Düşük yoğunluklu kardiyo, gerek ağırlık çalışması öncesi gerek sonrası toparlanma sürecini engellemeden daha fazla kalori yakımı sağlar.
Düşük yoğunluklu kardiyo, yüksek yoğunluklu veya yüksek yoğunluklu aralıklı kardiyo(HIIT) kadar enerji isteyen bir biçim değildir. Ağırlık çalışmasından önce bir HIIT çalışmasını tamamlamak kaldırdığınız ağırlık performansını düşüreceğinden çok zor olur veya ağırlık
çalışmasından sonra bu süreci tamamlamak çok yorucu olabilir.
Amaç vücudu sağlıklı ve sakatlıktan uzak tutmaktır. Eğer sakatlanırsanız antrenmanlarınız boşa gider. Bundan dolayı, ağırlık çalışılan günlerde düşük yoğunluklu kardiyoyu uygulamak daha kullanışlıdır. Çoğu kişi kardiyoyu ağırlık çalışmasından ayrı olarak uygulayamaz, bu iki defa salona gitme anlamına gelir ki, pratik değildir. Bu yüzden benim önerim ağırlık çalışması öncesi veya sonrası kardiyo yapmaktır.
Kardiyoyu ağırlık çalışmasından önce veya sonra yapmak kişisel bir tercihtir. Hatırlayın, temel amacınız sert bir ağırlık çalışması yapmaktır. Eğer ağırlık çalışması öncesi kardiyo performansınızı düşürüyorsa, o halde sizin için sonra yapmak daha iyidir. Eğer kardiyo yapmak için kendinizi çok yorgun hissediyorsanız veya çok sıkıldıysanız, kardiyoyu ağırlık çalışmasından önce yapmak sizin için daha iyidir.

Ağırlık Çalışması Olmayan Günlerde Yüksek Yoğunluklu/Yüksek Yoğunluklu Aralıklı Çalışma
Yüksek yoğunluklu kardiyo aerobik ve anaerobik enerji sistemi üzerinde baskı uygular. Anaerobik enerji sistemi ağırlık çalışması sırasında gerilim uygulanan sistemdir. HIIT ve ağırlık çalışmasının aynı gün yapılmasını tavsiye etmememin bir sebebi, anaerobik enerji sistemine çok fazla gerilim uygulaması ve toparlanma sürecini sekteye uğratmasıdır. Açıkçası, 6mph hızla koşmak 3mph hızla koşmaya göre daha fazla kalori harcatır, fakat uygun toparlanma için aktivitelerimizi dengelemek zorundayız.
İki temel yüksek yoğunluklu kardiyo biçimi vardır,
Devamlı
Aralıklı Çalışma
Devamlı Yüksek Yoğunluklu Kardiyo
Devamlı yüksek yoğunluklu kardiyo koşu bandında veya eliptik bisiklette yüksek bir hızda uzun bir süre koşmaktır.(örneğin 5 dakika üzeri)
Yüksek Yoğunluklu. Aralıklı Kardiyo
Aralıklı çalışma, çalışma ve dinlenme(ya da daha az çalışma derecesi) olmak üzere alternatif iki devreyi içerir. Mesela, 100mt sprint koşusu sonrası yürüyüş, sonra tekrar HITT e örnek teşkil edebilir. HITT, yüksek yoğunluklu devamlı kardiyoya göre yoğun ve düşük yoğunluklu kardiyoya göre çok daha yoğundur.
Şimdi bir program çıkarma zamanı;
Kas Kütlesi Ekleme
Takip eden iki program kas kütlesi eklemek için ideal olur.
Pazartesi-
45-60dk ağırlık çalışması
30 dk düşük yoğunluklu kardiyo
Salı-
45-60dk ağırlık çalışması
30 dk düşük yoğunluklu kardiyo
Çarşamba-Dinlenme
Perşembe-
45-60dk ağırlık çalışması
30 dk düşük yoğunluklu kardiyo
Cuma-
45-60dk ağırlık çalışması
30 dk düşük yoğunluklu kardiyo
Cumartesi, Pazar dinlenme
veya

Pazartesi
45-60dk ağırlık çalışması
Salı
45-60dk ağırlık çalışması
Çarşamba
15-20 dk yüksek yoğunluklu kardiyo
Perşembe
45-60dk ağırlık çalışması
Cuma
45-60dk ağırlık çalışması
Cumartesi
HITT sprint.10 tane 100mt sprint.
Pazar dinlenme

Yağ yakmak
Bu program vücut yağ oranını azaltmak için kullanılabilir.
Pazartesi
45-60dk ağırlık çalışması
30dk düşük yoğunluklu kardiyo
Salı
45-60dk ağırlık çalışması
30dk düşük yoğunluklu kardiyo
Çarşamba
15-20 dk y.y. kardiyo
Perşembe
45-60dk ağırlık çalışması
30dk düşük yoğunluklu kardiyo
Cuma
45-60dk ağırlık çalışması
30dk düşük yoğunluklu kardiyo
Cumartesi
HITT sprint:10 tane 100 mt sprint
Pazar dinlenme
Kilo verdikçe ve form düzeyinizi arttıkça, kardiyo dönemlerinizin süresini ve yoğunluğunu arttırmalısınız.
Sonuç
Vücut geliştirmecileri ilgilendiren temel şey ağırlık çalışmasıdır. Çok fazla kardiyo yapmak ve ağırlık çalışmasından kaynaklanan toparlanma sürecini zayıflatmak istemezsiniz. Gerek kas eklemek gerekse yağ yakmak için kardiyo yapılmalıdır. Bu miktar sizin amacınıza, form seviyenize ve toparlanma yeteneğinize bağlı olarak değişir.

Kadınlarda yağ yakımının yavaş olmasının nedeni ve bunu aşmak için bazı ipuçları

Kadınlarda yağ yakımının yavaş olmasının 1 nedeni ve bunu aşmak için bazı ipuçları

Kadınlarda yağ yakımının erkeklere göre daha zor olduğunu duymuşsunuzdur ya da farkına varmışsınızdır. Kadın ve erkek hormonları arasındaki farklar kesinlikle yağ yakımı işlemleriyle birlikte vücuttaki yağ deposu paternlerinde farklılığa yol açmaktadır. Ama en büyük sebep hormonsal meseleler değildir, neredeyse bütün kadınların gözden kaçırdığı yağ yakım ile ilgili küçük bir etmendir. 

Bu etmen basit bir gerçektir, kadınlar erkeklere göre çoğunlukla daha küçük ve daha hafiftirler, yine de hedeflerini ve beslenme planlarını erkekler ya da irikıyım kadınlarınkine benzer hazırlayarak hata yaparlar.

Tipik bir örnek sorun: Geçen hafta kardio süresi 45 dakika olmak üzere haftada 4 ağırlık idmanı ve 6 kez kardio yaptığını söyleyen bir kadın okuyucumdan elektronik posta aldım.

Kendisinin 152 cm boyunda 46 kilo ağırlığında olduğunu, zarif bir kadın olmasına rağmen, birkaç kilo yağ fazlalığının olup bunları yakmak istediğini ve kendini pelte gibi hissettiğini söyledi.

Yağ yakımı ile alakalı web sitelerindeki başarı öykülerinden ciddi bir ilham almıştı.

Ancak gözlemlediği kadarıyla, diğer insanlara göre çok daha yavaş şekilde yağ yaktığı için cesareti kırılmaya başlıyordu. Bazı haftalar ölçülerinde hiçbir oynama olmuyordu.

Ona, eğer küçük bir vücudu varsa ihtiyacı olan kalorinin de küçük olacağını söyledim. Daha az kalori ihtiyacınız olduğunda, yağ yakımı için gerekli kalori açığınız(%20 - %30) da irikıyım insanlara göre daha az olacaktır ve bu sebeple diğer kişilere göre daha yavaş yağ yakacaksınız.

Örneğin, 172 boyunda 87 kiloda bir erkeğim ve çok aktifim.
Günlük kalori ihtiyacım 3300 kalorinin %20’si 660 kaloriyi çıkararak benim için optimal yağ yakım aralığı olan 2640 kalori ile kağıt üzerinde haftalık 600 gram yağ yakım aralığını yakalarım.

Günlük 2640 kalori alımı ile ıstırapsız bir şekilde yağ yakımını gerçekleştirebilirim. Eğer 340 kalori kadar günlük kalori alımı düşürmem ya da harcamasını arttırmam haftalık 900 gram yağ yakmam için yeterli olacaktır. Fakat bu durum her halükarda beni açlıktan kıvrandıracak bir diyet olacaktır.

Minik yapılı bir kadın için bu denklem daha farlı olacaktır. 152cm boyunda 46 kilo ağırlığında bir kadının günlük ortalama kalori ihtiyacı 1970 kaloridir yaptığı egzersizler çok yoğun olsa bile. Bunun %20’si 394 kaloriyi çıkartarak optimal kalori alım aralığı olan 1576 kalori ile kağıt üzerinde haftalık 360 gram yağ yakımını yakalamış oluruz.

Eğer daha sert bir diyet istiyorsanız, günlük kalori alımının %30’u 591 kaloriyi çıkartıp 1382 kalorilik bir diyet uygulayabilirsiniz.

Biliyorum bu adil değil, ancak bu demek değildir ki kadınlar istedikleri gibi kuru olamayacaklar. Bunun anlamı ortalama olarak, kadınlar erkeklerden daha yavaş yağ yakar ve aynı zamanda bu durum daha küçük yapılı kadınlarla iri kıyım kadınlar arasında da geçerlidir.

Bu konuda ne yapılabilir?

1 ) Kalıbınıza, ağırlığınıza ve cinsiyetinize uygun bir hedef belirleyin. Minik yapılı bir kadın için haftada 500 gram yağ vermek gerçekçi bir hedef değildir. Aşırı kilolu insanlar ya da erkekler daha kısa sürede bunu verebilirler.

2 ) Platoya girdiğinizi düşündüğünüzde tüm yiyeceklerinizi inceleyip ölçün emin olmak için. Günlük kalori harcamanız düşük seviyedeyse fazla bir hata payı şansınız yoktur. Bir dilim pasta, porsiyon baklava gibi yiyeceklerle %20’lik kalori indiriminizi kapatmış olursunuz.

3 ) Unutmayın ki vücut yağı ile vücut ağırlığı aynı şey değildir. Vücudunuzdaki gelişmeleri değerlendirin.

4 ) Kilonuzu, yağ kütlenizi, kas kütlenizi, yüzde yağ oranınızı içeren bir gelişim tablosu yapın. Vücuttaki su miktarının artışı ve/veya kuru kas kütlesinin artışı vücuttaki yağ kütlesi kaybını maskeleyebilir, bu yüzden tartıda oynama olmasa bile gelişme kaydetmiş olmamız mümkündür. Zaman içerisinde oluşan gelişim gidişatınızla daha fazla ilgili olun.

5 ) Salonda harcadığınız kalori her zaman daha fazla olsun. Uzun süreli kardiolarınızdan 2 ya da 3 tanesini daha yüksek gerilimde yapın ve bu sayede aynı sürede ya da daha az sürede daha fazla kalori harcamış olun. Ağırlık antrenmanlarınızı kompleks egzersizlerle ve kısa süreli dinlenme aralıklarıyla oluşturun, bu sayede vücut geliştirme antrenmanlarında daha fazla kalori harcamış olun.

Haftada 500 gram ya da daha az yağ yakmak size çekilmez derecede yavaş gelebilir, ancak haftada 250 gram bile olsa bu bir gelişmedir. Bunu başarın. Bunu zaman içerisinde devam ettirerek hedefinize ulaşacaksınız.

Yağ yakıcı besinler ve Tavsiyelerimiz

Beslenirken , yağ yakmak ve beslenirken yağlanmamak adına size ufak bir besinler ve tavsiyeler listesi hazırladım.

C vitaminli besinler tercih edin. Örneğin limon , portakal gibi .. Bu tip c vitaminini bünyesinde yüksek barındıran besinler sizin yağ yakımınızı hızlandıracaktır.
Çeşitli bitkisel çaylar , örneğin ; Sinameki,yeşil çay,balık otu,biberiye vb. Bitkisel çayları düzenli kullanarak , yağ yakımını hızlandırabilirsiniz.Bu tip bitkisel çayların , su atıcı ve yağ yakıcı özellikleri vardır.
Süt , ayran vb. Gibi sıvı gıdaların yağsız olanlarını tercih ediniz. Ayrıca günlük yarım litre sütün günlük kalsiyum ihtiyacınızı karşılayacağınıda unutmayınız.
Kırmızı etlerden vaz geçebilirsiniz. Onun yerine beyaz etleri tercih etmelisiniz.Kırmızı etler beyaz etlere göre çok daha fazla yağlıdır.
İştah probleminiz varsa, yemeden duramıyorum diyorsanız , size tarçını tavsiye ediyorum. İştahınızı büyük ölçüde tıkayacaktır.
Zencefil , içeriğinde bulunan gingerol sayesinde , metabolizmanızın çalşma hızını arttıracaktır.Aynı zamanda da sindiriminizide hızlandıracaktır.
Vücut ısınızı arttıracak besinler tercih edin! Örneğin; Kırmızı biber.Kırmızı biber vücut ısınızı arttırarak yağ yakımınızı hızlandırır.
Enginar seviyorsanız eğer , bol bol yiyebilirsiniz . Enginarın su atıcı özelliği olup , tuzun vücudumuzdaki olumsuz etkilerinden bizi korur.
Baklagiller lif ve demir kaynağıdır. Ayrıca iyide bir protein çeşitidir.Lifli gıdalar yağ yakımını hızlandırırken , sizin dengeli beslenmenizde de büyük rol oynar. Baklagilleri listenizde bulundurmanızı tavsiye ediyorum. Örneğin; BULGUR
Yemeklerde kullanacağımız yağlarada dikkat etmeliyiz.Bitkisel yağları tercih etmeli ve oranını iyi ayarlamalıyız. Yapacağınız diete göre ve kilonuza göre bunu ölçülendirmeliyiz. Zeytin yağı işte tam size göre bir yağ çeşitidir.Düzenli zeytin yağı kullanımıyla hem yağ yakar hem de, kolestrol düzeyimizi düşürürüz.
Zengin protein ve aminoasit kaynağı olan YUMURTA ! Yumuırtadan vazgeçmeyin. Yumurta adele gelişiminde en iyi yardımcınız olduğu gibi.Ayrıca B 12 vitamini bakımından da oldukça zengin bir kaynaktır.B 12 vitaminin yağ yakımında etkisi olduğu bilimsel olarak kanıtlanmış bir gerçektir.
Bol bol su için ! Su metabolizmamızı düzenler.Gün içerisinde minimum 2 lt su içmeliyiz.Su vücudumuzda enerji oluşumu sağlar ve zayıflamaya yardımcı olur.Aç karna içilen su vücuttan toksik maddelerin atılmasına yardım eder; karaciğer, böbrek ve bağırsaklarda toksin birikimini önler ve yağ yakımına yardımcı olur.
Karbonhidrat seçimi ; Diyet yaparken kilo vermek ve yağ kaybını görebilmek için glisemik yükü az olan doğru karbonhidratlar seçilmelidir. Bu besinler vitamin, mineral ve posa açısından zengindir ve daha doyurucu olabilir. Düşük glisemik indeksli karbonhidratlarla kandaki insülin düzeyinizi düşük tutarak yemekten sonra vücutta yağ depolanmasını önleyebilirsiniz.
Abur cubur 'dan uzak durun ! Cips,bisküvi , kola , gazoz vb. Sağlıksız besinlerden uzak durun.Bu besinler vücudunuzun yağ oranını arttırır.Sağlıksız beslenmenize sebep verir.

Daha aktarabileceğim , birçok tavsiye mevcut. Fakat günlük yaşamda dietteyseniz veya en azından temiz beslenmeye çalışıyorsanız , eminim bu bilgiler size bir nebzede olsa fayda sağlayacaktır.

bodyforumtr'e tesekkürler..

Nasıl Besleyici Protein Barı Yapılır ? İste burda

Paketlenmiş protein barın neredeyse dörtte biri fiyatına mal olan ve içinde gliserin, katkı maddesi ve şekeri olmayan küçük muhteşem bir protein barı! Bu yapılması kolay düşük yağlı protein barları lif açısından çok zengin ve üstüne doğal fıstık ezmesi sürülünce muhteşem bir tada sahip oluyor. Bir protein içeceği ile beraber alınırsa, ikisi çok dengeli bir öğün oluşturur
Her porsiyon için: Kalori- 140 Kcal Karbonhidrat- 23gr Protein- 15gr Yağ- 0.5gr Lif- 4gr
İhtiyacınız Olanlar:
3 1/2 kap yulaf
1 1/2 kap toz halinde yağsız süt
1 kap şekersiz(diyabetik) krep şurubu
2 dövülmüş yumurta beyazı
1/4 kap portakal suyu
1 yemek kaşığı vanilya
1/4 kap doğal elma püresi
4 kepçe çikolata veya vanilyalı protein tozu

Nasıl Yapılacağı:

1. Fırını önceden 325° ısıtın. Bütün kuru maddeleri bir kaba koyun ve iyice karıştırın.
2. Ayrı bir kapta yumurta beyazlarını, portakal suyunu, elma püresi ve şekersiz şurubu birleştirin ve iyice harman haline gelinceye kadar karıştırın.
3. Sıvı karışımı kuru maddeler ile birleştirip iyice karıştırın. Kurabiye hamuru gibi koyu bir kıvamı olacak.
4. Hamuru dibi tutmayan sprey ile kaplanmış bir pişirme kağıdına yayın. Daha kalın barlar için 9x12'lik pişirme çanağı kullanın. Kenarlar gevrek ve kahverengi olana kadar pişirin. (Barın kalınlığına bağlı olarak 15 dakika kadar)
5. 10 bar haline gelicek şekilde kesin ve havasız kapta dondurun.

Tavsiyeler:

Eğer daha ıslak bir kıvam istiyorsanız, yumuşatmak için karışıma daha fazla elma püresi ekleyin.
Elma püresi ile pişirme: Tarifteki yağ yerine aynı miktarda elma püresi kullanabileceğinizi biliyormusunuz? Elma püresi aynı nemi sağlayacak ama fazla yağ olmayacak ve tadı değişmeyecek.
Barlar ayrıca donmuş ve yemeden önce mikrodalgada çözülerek yenebilir.



Bodyforumtr 'e tesekkürler .